Dolar 32,3390
Euro 35,1195
Altın 2.238,65
BİST 8.760,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 15°C
Az Bulutlu
Aksaray
15°C
Az Bulutlu
Çar 6°C
Per 8°C
Cum 8°C
Cts 12°C

Atatürk’e Özür Mektubu

6 Kasım 2016 13:56

ATATÜRKÜM, LİDERİM, BAŞÖĞRETMENİM, BAŞKOMUTANIM, CUMHURBAŞKANIM;

Tüm bu yazdığım hitapların hepsi en çok ama en çok size yakışıyor.Tüm güzel sıfatları en iyi siz taşıyorsunuz. Hala sizin,  zekanıza, liderlik vasıflarınıza, milletini, çocukları, ağaçları, hayvanları sevme özelliğinize dünyanın hiç bir ülkesinin lideri yaklaşamadı bile…

Şimdiye kadar bir çok insan size mektup yazmıştır. Sizinle dertleşmiştir. Bu insanlardan birisi de ben olmak istedim. Orta Anadolu’nun ortasından Aksaray’dan yetişmiş, sizin milli eğitiminizin korunduğu, LAİKLİĞİN ÖĞRETİLİP GEREĞİNİN VE ÖNEMİNİN İYİCE BELLETİLDİĞİ  devlet parasız yatılı okulunda eğitim almış soyu tükenmekte olan LAİK VE ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET ÖĞRETMENİYİM. Devletimin beni gönderdiği her yerde severek mesleğimi yaparken de öğrencilerime; öğretmenlerimin bize verdiği Atatürkçü ,ilkelerinize ve devrimlerinize sahip olacak aydın öğrenciler yetiştirdim.Veya öyle olduğunu sanıyordum…

Sizi anlatırken, Kurtuluş Savaşını, devrimleri…Öğrencilerimin gözlerinin yaşardığını, o günleri yaşamış bir ecdadın torunları olmanın verdiği gururu taşıdıklarını, heyecanlandıklarını, soluksuz  ve sessizce dinlediklerini görüp mutlu oldum, gurur duydum.

Çünkü;

10 Kasımlarda havanın soğuk olmasına aldırmadan, incecik önlükleri ve naylon ayakkabılarıyla titrerken, dimdik durmaya, sizin ölüm yıldönümünüz için hazırladığımız tören için  hep beraber şiirler  ezberleyen, heyecanla ve  dikkatle  arkadaşlarını dinleyen, saygı duruşlarında bir asker duruşuyla, “görev savuşturma” değil de o gün sizin aramızdan ayrılmış olmanızdan duyduğu GERÇEK hüznünü yüzünde, yüreğinde taşıyan öğrencilerim vardı. Anne ve babaları da okulun çevresinde bu törene katılmak üzere yerlerini alırdı.

Öğrencilerimiz, sokakta, arabada, hatta televizyonların kapanışında İstiklal Marşı duyarsa hazırolda, esas duruşta Marşımızı dinler, SONUNA KADAR BAYRAĞIMIZIN GÖNDERE ÇIKMASINI VEYA İNMESİNİ sevgi dolu gözlerle izlerdi.

Sonra birşeyler oldu ATAM. Çocuklarımın gözlerindeki bu sevgi ve saygı ışığı söndü. Saygı duruşunda çocukları bırakınız kocaman insanlar; sirenler çalarken, İstiklal Marşımız OKUNURKEN yürüyüp gitmeye, işlerine devam etmeye başladılar.

Sınıflara sizin güzel, güleryüzlü resimlerinizin yerine , size benzemeyen, kaşları çatık, üzgün yüzlü veya kızgın yüzlü resimleriniz “zorunlu” olarak asılmaya başladı. Ya da bana öyle geldi. Hatta büstlerinize, heykellerinize zarar verilir oldu.

Bazı insanlar sizin isminizden resminizden para kazanmaya, insanları bıktırmaya başladı.

Emekli olacağıma yakın merkez okullarından birisinde birinci sınıf okutmaktaydım. Bir kızım vardı. Öğrenme zorluğu çektiğine inanmaya başlamıştım. Herkesten oldukça geriydi. Ünitemiz; “Cumhuriyetimiz” ve dersimiz Hayat Bilgisiydi.

Resim yapmayı çok sevdiğim için bu dersi de tahtada resimler çizerek anlatıyordum. Çocuklar ilgiyle ,”zorunlu” olarak “devrimlerimiz” yerine “inkılaplarımız” dediğimiz dersi dinliyordu. “Harf  Devrimini” anlatmaktayken, tahtaya sağdan sola doğru Arapçaya benzer çizimler yaptım. Buna benzer harflerle okuma yazmanın zorluğundan bahsedecektim ki, öğrenme zorluğu çektiğine inandığım kızım tahtaya fırladı ve “yanlış yazdınız öğretmenim” diye bağırarak tebeşiri elimden aldı ve Arapça yazılar yazmaya başladı. Ben şaşkın bakışlarla çocuğun çok küçükten beri bu dersleri aldığını, normal okula da adapte olmakta zorluk çektiğini görmüş oldum.” Tamam bunda ne var onu da öğrensin bunu da” diye düşünülebilir belki…

Ama maalesef öyle değil Atam…Küçücük kız sizi sevmiyordu. Okula gelmeden bir Atatürk düşmanı olmuştu. “Atatürk içkicinin biriymiş.Babam öyle diyor” dedi,  Arapça yazı gösterisinden sonra…

O küçük kızdan sonra anladım ki; bu yavruların bir çoğu evden Atatürk’e karşı olumsuz,yanlış  bilgilerle donatılmış olarak okula başlamıştı. Küçücük yüreklerine bağnazların kara parmakları nefret tohumları serpmişti… Doğuda üçüncü sınıfa kadar dil eğitimi verildiği gibi, üçüncü sınıfa kadar, sizi neden ve nasıl sevmeleri gerektiğini anlattım. Bu benim için çok acı bir dönemdi. Öğretmenlik yıllarımın sonuna gelmişken ,yurdumun ve milletimin de bir SONA doğru gitmekte. ülkemin de GERİLEMEKTE olduğunu görmekteydim.

AZİZ ATATÜRKÜM. Bu ölüm yıldönümünüzde sizinle dertleşmek istedim. Sizin tavsiyelerinize, sizin bize duyduğunuz sonsuz güvenin yenilenmesine, kısacası TEKRAR SİZE çok ihtiyacımız var. Bir Kurtuluş Savaşı’na daha ihtiyacımız var. Üstelik; Ülkemizi  bu kez İngilizler, Fransızlar,Yunanlar değil! Bu kez sizin bu saydığım düşmanlardan kurtardığınız halkımızın bağrından çıkan YOBAZLAR, LAİKLİK VE CUMHURİYET DÜŞMANI ŞERİATÇILAR sardı yurdumu!!!

” Rahat uyu” diye vedalaşırdım.” Anıtkabir’de sizi ziyaretlerimden sonra, devrimlerinizin  ilkelerinizin sonsuz bekçisiyiz “derdim saygı duruşumdan sonra…Artık sizinle bu şekilde gurur ve huzurla vedalaşamıyorum. Huzurlarınızda başım eğik. Görevimi yerine getiremeyen bir Atatürk  ve Cumhuriyet kadını, öğretmeni olarak;  sizden çok özür diliyorum Atam. Son nefesime kadar YILMAZ BEKÇİLERİNİZ OLARAK kendim ve ailem, uğruna ölmeye söz vererek size veda ediyorum. Huzurlarınıza yine başımız dik olarak çıkmak, emanetlerinizi korumuş bir millet olarak her ON KASIMLARDA akın akın Ankara’ya Anıtkabir’e gelerek yine KASIMPATI ÇİÇEKLERİYLE, SAÇLARINIZIN SARI RENGİYLE mozolenizi donatmak umuduyla…

                         SONSUZ MİNNET VE SAYGILARIMLA…

                           Emekli Öğretmen SALİHA TOPRAK

76829_1662868172628_3248831_n

YORUMLAR

  1. Ali Zeytunlu dedi ki:

    Çok karamsar bir yazı, umudu yitirmemek lazım, gençliğe güvenmek, mücadele etmek lazım.