Bağdat Fatihi Genç Osman
Bağdat’ın fethi sırasında gösterdiği kahramanlıkla efsaneleşen Genç Osman’ın nereli olduğu konusunda netlik yoktur. Fakat Bağdat’taki Türk Mezarlığı’ndaki kabirde Aksaraylı olduğu belirtilmektedir. Kabirdeki kitabe metni aynen aşağıdaki gibidir:
Yıl 1621 Aksaray’ın Dorikini Köyünde bir yiğit doğar. Adını Osman koyarlar. Daha on yaşına girmeden babasını kaybeder ve onu dul anası büyütür. Osman da akranları ile güreş tutar, ok atar, kılıç sallar, mermere yumruk atar, atar ki, çivi gibi genç olup çıkar.
Yıl 1638. Kendi gibi yiğit olan padişah 4. Murat Han Ordu-yu Hümayun’la Aksaray’a gelir ve Cuma namazını kendisi kıldırır. Aksaraylılar’a ilan eder ki Ordu-yu Hümayun’a katılmak isteyenler varsa gelsin yazılsın! Bu arada, Genç Osman da orduya yazılmak için müracaat eder, fakat yaşının küçüklüğü dolayısıyla orduya alınmaz. Kısa zamanda toplanan ordu Bağdat’a doğru yol alır.
Genç Osman gizlice orduya karışır. Bağdat’a yaklaşıldığı sırada padişah orduyu denetlemek ister, bakar ki; bıyıkları terlememiş bir genç de orduda bulunmaktadır.
—Adın ne senin?
—Osman Efendim.
—Niçin katıldın orduya, bıyıkların bile yok. Bizde bıyıklarında tarak durmayan kişi orduya alınmaz, duymadın mı?
—Duydum efendim.
—Pekiyi, öyleyse niçin katıldın orduya, git! Ananın koynuna, çocuk. İşte bu lafa alınmıştı Aksaray’lı Genç Osman. Padişaha dönerek;
—Tarağınızı verir misiniz?
—Padişah kızgınlıkla, tarağını verdi. Osman tarağı aldı iki eliyle, dudağının üzerine bastırdı.
Kan yürümüştü ve padişaha dönerek;
—İşte benim bıyığımda da tarak duruyor. Şimdi orduya girebilir miyim? dedi. 4. Murat, o sert denen kişi oturdu hüngür hüngür ağladı ve Osman’a dedi ki:
—Senin adın Genç Osman olacak ve seni öncü gazilere serdar eyledim. Var git lalaya ismini yazdır ve tarağı da bana ver, ömrüm boyu saklayacağım. Haydi, gazan geçmiş olsun benim yiğit oğlum.
Bir hafta sonra, bir Cuma sabahı, Genç Osman öncülerin başında şimşek gibi Bağdat Kalesi’ne süzülür ve Bağdat kapısını Türk Ordusu’na açar. Genç Osman Sancağı Şerifi kaptığı gibi Bağdat Kalesinin en ince noktasına diker. Diker ki beş altı ok yer ve olduğu yere yığılır kalır, kelime-i şahadet getirir ve can verir.
Genç Osman’la birlikte savaşa giren ve onu oğlu gibi bağrına basan ve onun kılıç hocalığını yapmış olan Yiğit Kayıkçı Kul Mustafa koşarak gelir ki ne görsün; Genç Osman’ın hain düşman tarafından parçalanmış körpe başını görür ve oturur. Meşhur Genç Osman Destanı’nı yazar.
IV. Murat Han Genç Osman’ın öldüğünü duyunca üzülür ve tarihe geçecek sözü söyler. “Keşke Bağdat gibi kaleyi fethetmeseydim de Genç Osman’ım ölmeseydi”.
GENÇ OSMAN DESTANI
İptida (evvela) Bağdad’a sefer olanda
Atladı hendeği geçti geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kıratımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat Kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murat eydür gelsin göreyim
Nasıl yiğitmiş ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdat seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
Kayıkçı Kul Mustafa