Dolar 32,5835
Euro 34,7936
Altın 2.413,03
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 32°C
Az Bulutlu
Aksaray
32°C
Az Bulutlu
Çar 31°C
Per 28°C
Cum 27°C
Cts 26°C

Beklentiler Ve Gerçekler

Tarihçi - Araştırmacı
7 Haziran 2018 01:16

Gazetede tarih araştırmalarını yazan bir araştırmacıyım ama bazı okurların beklentisi fazla. Gündemle alakalı neden yazmadığımı soruyorlar genellikle. İyi de ben gazeteci değil, tarih araştırmacısıyım. Elbette yerine göre yorum yazıları yazdığım oluyor. Tarih araştırmacısıyız diye başka bir şey yazmayacağımız anlaşılmasın. Tarihin asıl amacı da geçmişteki bilgilerle birlikte bugünü anlamak değil midir bir yerde? Ama her konuda da kalem oynatamayız. Gün geliyor teyzelerimizden ya da amcalarımızdan “su, kaldırım, yol, esnaf-memur şikayeti” gibi konularla alakalı talepler olsa da ben bunları yazamayacağımı ifade ediyorum. Ama o kendince ikna olmuyor, çünkü ben bazen haftada üç kez yazıyorsam neden onların dediği şeyi yazmayayım! Ama öyle değil. Dedikleri konular gazetecilerin işi benim değil. Herkes kendi işini yapmalı bu bir; ikincisi de gazetede yazılar kaleme alan herkes gazeteci değil.

***

Dünkü yazımda bir hata var. Onu düzeltmem lazım. “Muhterem” kelimesini “merhum” okumuşum. Artık uykusuzluktan mı dalgınlıktan mı “mebus-ı muhterem” yerine “mebus-ı merhum” yazmışım. Sanki vefat eden birisinden bahsediliyor gibi anlar okuyan kişi ama yazıda ismi geçen mebus-ı muhterem Hayri Efendi 1921’de vefat etmiştir. Dünkü yazımın konusunu teşkil eden gazete yazısı ise 1911 tarihli! Oluyor bazen böyle hatalar. Özür dilerim.

***

Bir açıklama daha yapmama müsaade ediniz lütfen. Bir önceki günün yazısında “Öğretmenin İsyanı” başlığı altında okulları gayriresmi iki hafta öncesinde bitiren öğretmenleri eleştiren bir öğretmenin ifadelerine yer vermiştim. Ki, kendim de bu hususta öğretmenin isyanını ziyadesiyle haklı buluyorum. Bazı öğretmenler şu mübarek günlerde oruçlu halde ders anlatırken birilerinin gölgelere kaçmasına, mesai doldurmasına razı değilim. En azından bir veli olarak, vatandaş olarak yetkili kurum tarafından işini ihmal edenlerin ikaz edilmelerini isterim. Çoğu öğretmen “haklısınız, böyle meslektaşlarımız da var” derken bazıları da “Fırsatını bulmuşken öğretmenleri eleştir bakalım. Cesaretin varsa imamları da eleştirsene. Onlar da camiye çoğu zaman gelmiyor. Onlar hem öğretmenlerden daha az çalışıyor ama maaşları da epey fazla” diyerek konuyu başka mecralara götürüyor. Öncelikle benim işim gücüm dedektif gibi hangi kişi ya da kişiler işini yapıyor-yapmıyor takibi değil ki. Eğitim gibi çok önemli olan ve bir baba olarak bizzat ilgilendiren konuda neden düşüncemi ifade etmem yanlış olsun. Yine görevini savsaklayan, aldığı maaşı hak etmemekten rahatsız bile olmayan ama minberden, vaaz kürsüsünden dürüstlükten, adamlıktan dem vuranları da eleştirdiğim çok oldu. Merak edenler varsa gazetenin arşivine göz atabilir. Allah’a havale etmek kolaycılığına kaçmadan kaç defa müftülüğe işini yapmayan imamlarla alakalı yazdığımı görmek isteyen varsa görebilir!

Maksadımız üzüm yemek, bağcı dövmek değildir!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.