Dolar 32,3407
Euro 35,1132
Altın 2.239,20
BİST 8.887,93
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 15°C
Az Bulutlu
Aksaray
15°C
Az Bulutlu
Çar 6°C
Per 7°C
Cum 8°C
Cts 12°C

Bir Harfe Kırk Yıl

24 Kasım 2015 11:13

Öğretmen: Mesleği bilgi öğretmek olan kimse, muallim, muallime diye tanımlanmakta sözlüklerde. Çok önceleri bu kelimenin yerine ‘Hoca’ kelimesi kullanılmakta idi. Hz. Ali; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diye tarif etmekte öğretmenin yerini.

Sadece kuru bilgi mi öğretmektir görevi öğretmenin ya da hocanın? O zaman eğitimi kim verecek? Daha önceleri ‘Talim ve Terbiye’ diye adlandırılan sonraları ‘Eğitim ve Öğretim’ diye söylenen bir birim var Milli Eğitim Bakanlığında. Görüldüğü üzere eğitim ayrı öğretim ayrı zikredilmekte. Günümüzde teknolojinin sonu yok gözüküyor. Öğretim işini de teknoloji bir yerde başarıyor gibi. Uzaktan öğretim programları ile öğretip, sınavlarla öğrendiklerini ölçebiliyor. Peki, terbiye ya da eğitim konusu nasıl verilecek ve ölçeği ne olacak?

Konu oldukça önemli, bir o kadar da zor. En iyisi işi uzmanlarına bırakmak…

Bura da tarihten bir sayfa açıp; öğretmene ya da hocaya nasıl davranılıyor görelim isterseniz?
hmage001

“1517 yılında kazanılan Ridaniye zaferinden sonra kutsal topraklarda huzuru sağlayan Yavuz Sultan Selim ordusuyla birlikte İstanbul’a dönüyor.

Yolculuk sırasında, İbn-i Kemal adıyla tanınan Anadolu Kazaskeri ve ünlü bilgin Kemal Paşazade mahcup olur, korkar ve ne diyeceğini şaşırır.

O’nun bu halini gören Padişah tebessümlü bakışlarla süzdükten sonra şöyle teselli eder:

‘Senin gibi bir bilginin atının ayağından sıçrayan çamur benim için şereftir. Vasiyetimdir ki, öldüğüm zaman bu kaftan bu haliyle sandukamın üzerine konsun!’

Padişahın sırtından çıkardığı kaftanın çamurları temizlenmez, öylece saklanır ve vasiyetine uygun olarak ölümünden sonra sandukasının üzerine örtülür.”

Daha da öncelere gidip bir sayfa da Fatih döneminden açalım.
mhage003

“Beyaz atına binmiş, ordusunun önünde giden Fatih Sultan Mehmet, yanında onu yetiştiren Akşemsettin ile İstanbul’a giriyor. Türk Ordusunu karşılayan şehir halkı yol boyunca dizilmiş, ellerindeki çiçek demetlerini padişaha sunmak için yaklaşıyor.

Şehir ahalisi, beyaz sakalıyla, ağır duruşuyla Akşemsettin’i padişah sanıp çiçekleri ona sunmaya çalışıyorlar. Akşemsettin atını geri çekip göz ucuyla Fatih’i göstererek:

‘Sultan Mehmet odur, çiçekleri ona veriniz’, demek istiyor.

Fatih Sultan Mehmet, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere hocası Akşemsettin’i göstererek:

‘Gidiniz, çiçekleri gene ona veriniz. Sultan Mehmet benim, ama o, benim hocamdır’, diyor ve ilk İstanbul’a Akşemsettin giriyor.”

Görülen şu ki; Kemal Paşazade ve Akşemsettin gibilerin öğrencileri ya Yavuz oluyor ya da Fatih.

Sizler gibi bana da ilk eğitimi ve öğretimi bir öğretmen verdi. Buradan verdiği eğitim ve öğretim için ilk öğretmenim Sayın Celal Öztürk’e şükranlarımı sunarken; ilk öğretmenimin şahsında tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutlar saygılar sunarım..

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.