Dolar 32,3408
Euro 35,1094
Altın 2.240,60
BİST 8.908,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 15°C
Az Bulutlu
Aksaray
15°C
Az Bulutlu
Çar 6°C
Per 7°C
Cum 8°C
Cts 12°C

Coğlakı’da Değirmen Vardı…

Tarihçi - Araştırmacı
30 Mart 2017 00:50

Geçenlerde Musa Altınok ağabeyimle sohbet ederken, Coğlakı’da Süleyman Emek’in değirmenine ait fotoğrafı temin edebileceğinden bahsetti. Sağ olsun dediği gibi kısa sürede de fotoğrafın bir kopyasını benim için İrfan Emek abiden aldı. Bugün bu fotoğrafla birlikte değirmenden kısaca bahsetmek isterim.

Merhum F.Z. Perek 14.10.1996 tarihli bir sohbetini kitabına aktarmış. Biz de öncelikle bu yazıyı aynen aktaralım:

“İlk ne zaman yapıldığını bilmiyoruz. Kalınlar değirmeni uzak düştüğünden Colakı’nin son kısmına değirmen yapılmış. Ulu ırmağın İğneci kolunun suyu ile dönerdi. İlk şekli eski değirmenler tarzında idi: Ağaç oluktan inen su ile, aşağıda ağaçtan yapılmış pervane ve üzerindeki yuvarlak taşı döndürmek suretiyle çalışırdı. Sonradan bir dönemde iki taş yapıldı. Değirmen o şekilde daha fazla üre-time geçmiş oldu.İlk kimin malı olduğunu bilmiyoruz. Sonradan Konya’da Mevlevilerin malı olduğu bilinmektedir. Belki de ta ilk başta Mevlevi’lerin idi, veya belki ilk sahibi tarafından Mevlevi Dergahına vakfedildi. Bir zaman da Hatipzadelerden Hacı Esat tarafından işletildiği bilinmektedir. Sonradan Mamasın barajı yapılınca su azaldı. Kışın su vermediler. Su barajda birikti, yazın verilen su da yetmedi. Değirmen işlemez hale geldi. Satıldı, yerine ev yapıldı”.

Yine aynı kitapta (Büyük Devrim Çağında Aksaray) Mehmet Emin Perek’ten

Değirmen Üzerıne Not başlığı altında birkaç bilgi daha aktarılıyor:

Bir aralık değirmen yeri ihale ile satıldı. Orası Süleyman Emek tarafından yaptırıldı. Eskiden orası hali değirmen idi. Değirmen olarak bir müddet çalıştı. Değirmeni Süleyman Emek yaptırdı. Bir müddet çalıştı. Süleyman Emeğ’in değirmeni olarak meşhur oldu. Modern elektrikle çalışan değirmenler ve özellikle Azmi Milli çıkınca eski değirmenler çalışmadı. Bu arada Colaki’nin başındaki değirmen de çalışmadı. Kapandı, yıkıldı. Süleyman Emek’in mirasçıları tarafından da değirmenin mülkiyeti, harap durumda iken satıldı ve yıkıldı”.

Bu vesile ile hem Süleyman Emek’i hem de bu notları derleyip bizlere ulaştıran Faruk Zeki Perek’i rahmetle andık. Fatihalar hediye edip etmemek artık tamamen size kalmış. Dünya kısa. Hem de çok kısa. Yaptığınız güzel işler kalıyor ve hatırla yad ediliyor.

YORUMLAR

  1. Nazif Aribas dedi ki:

    AKSARAY’IN TMO BUĞDAY SİLOLARI ve UN DEĞİRMENLERİ
    Çocukluk ve ilk gençliğimin BAYMIŞ KÖYÜ’nün dışında kalan anları içinde, Aksaray’ın buğday SİLOLARI ve UN DEĞİRMELERİ damgasını vurmuştur. Şimdi sadece anılarında kalan bu iki efsane kuruluş; çocukluğumda Aksaray’ın ilk tanıdığım yüzü olurken, çocuk dünyamın da dışa açılan pencereleri olmuştur.
    1940’ın sonlarından 1960’lı yıllarının sonuna doğru zaman diliminde, çocukluğum ve ilk gençlik yıllarımda babamın yanında fiilen çiftçilik yaptım. Tabii ki okul ve üniversite döneminde sadece tatillerde…. Çiftçilik, 1960’ların ortasına dek benim de emekçisi olduğum çiftçilik, teknikten yoksun insan ve hayvan emeğine dayalı olarak yapılmaktaydı. Başka bir anı yazısında bu üretim süreçlerini anlatmak isterim. Ancak o ilkel koşullara rağmen ortaya getirilen ürünler, çiftçinin emeğini karşıladıktan sonra yarınlar için de cebine para. Deposuna da tahıl koyabilmesine yetişiyordu. Ürünlerin de satın alma güçleri yüksekti. Rahmetli babam köyün dışında yatırım yapmış olsaydı, tarladan kaldırdığı ürünün gücüyle, borca girmeden Aksaray’dan emlak satın alma gücüne sahipti.
    Çiftçi, HARMAN’dan elde ettiği ürünlerini aile planlaması gereği; satılık. tohumluk, unluk ve kumbaralık/depoluk olarak ayırırdı. İşte, benim Aksaray TMO ’sine buğday taşıma ve DEĞİRMENLERİNDE de un öğütme hikayelerim/anılarım) babamın yaptığı bu planlamayla başlar.
    TMO’ne arabayla her buğday getirişimizde, yanyana dizilmiş göklere yükselen o kurşuni SİLOLARA hayran kalırdım. Onları bazen gözümde, heybetli tesisler veya bazen fabrika denen yapıtların bacaları olarak canlandırırdım. Aslında o ‘bacaların’ arkasında devletin heybetini görürdüm. Ancak Aksaray’ın diğer köylerinden bizim gibi buğday satmak üzere gelen taşıtların oluşturduğu o uzun kuyruklarda beklemek beni biraz sıkardı. Neyse arada babamın çarşıdan getirdiği ve köyde tanımadığım somun ekmekle helva ve zeytin yeme keyfine sahip olmak, beklemenin sıkıcılığını azaltırdı. Hele ‘eksper’ amcanın, satış için getirdiğimiz buğdayımızın sınıf ve fiyatını belirlemek üzere nihayet bizim arabamıza geldiğinde, iyice rahatlardım.
    Bugün Halk Ekmek Büfeleri önünde her gün oluşan o ekmek kuyruklarını gördükçe, bizim TMO önünde oluşturduğumuz o uzun buğday satış kuyrukları, meğer ne kadar değerliymiş diyorum!
    Tahıl satışıyla babalarımızın cebine para girince, sırada, çarşıda kışa hazırlık alışveriş keyfi gelirdi. Elbiselik kumaşlar alınarak, dikim için terziye verilirdi. Çocukluk kunduralarımızı Dimitri amcaya şiparisle yaptırırdık.Babacan ve sevimli yaşlı bir amcaydı. Rum kökenli. Usta elleri hiç durmazdı.
    Çocukluğumun (1940 sonları ve 1950’li yılları) belleğimde tatlı anılar olarak yer almış AKSARAY’ın 2 DEĞİRMENi vardır :
    – Süleyman Emek (Amca’nin) Coğlakı Mahallesindeki su ile çalışan un değirmeni ve
    – Azmi Milli AŞ’nin un fabrikası/ değirmeni
    TMO veya bu değirmenlere gitmek üzere çıktığımız Baymış -Aksaray arasındaki 20 kmlik yolu, öküz arabasıyla alırdık.Değirmende en az birgün geceliyerek, değirmen sıramızı beklerdik. İçerde,değirmen alanında çuvalların üstünde un kokusunu teneffüs ederken, değirmenin, dışarda da onun çarklarını döndüren suyun esrarengiz,biraz da korku verici şelale sesi ve değirmenin sıcaklığında uyumanın keyfi bir başka olurdu ! Arada bir uyandığımda, büyüklerin hep harekette olduklarını görürdüm. İmece ve dayanışma içinde doldurulan un çuvallarını arabalara, başka bir arabadaki tahıl çuvallarını da değirmen yakınına taşıdıklarını algılar sonra tekrar uykuya dalardım. Sabah erken uyandığımda ise, özellikle Azmi Milli’de;binanın çarşı yüzündeki sıra kavak ağacı hışıltı ve onun altından geçen Uluırmak’tan ayrılan su kanalının seslerine bir de kuş sesleri karışınca inanılmaz henüz bozulmamış çok sesli bir doğa müziği oluştururdu!
    Gelişen un sanayi süreci içinde; Süleyman Emek Un Değirmeni gibi küçük işletmeler verimlilikklerini kaybettikleri için silindiler.Ama birleşik özverilerle ortaya getirilmiş bir Cumhuriyet kazanımı olan Azmi Milli AŞ Un Fabrikasının aniden kapanması anlamakta zorluk çekenlerdenim.
    Küçük un değirmenlerinin kapanma sürecini Batı Ülkeleri de yaşamıştır.Ancak bunların çoğunda o un değirmenleri nostaljik bir değer kazandırarak koruma altına alınmıştir.
    Süleyman Emek Un Değirmeni ve Azmi Milli AŞ’ Un Fabrikası kapandıktan sonra, onların müze veya kültür merkezi olarak koruma altına alınmış olduğunu hayal ediyorum. Hayal tabii…Hayal etmek yasak değil nasılolsa…

    Dr. Nazif Arıbaş