Dolar 32,3346
Euro 35,2006
Altın 2.247,92
BİST 8.718,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 15°C
Az Bulutlu
Aksaray
15°C
Az Bulutlu
Çar 6°C
Per 8°C
Cum 9°C
Cts 11°C

Doğaya Kaçış

25 Nisan 2016 13:00

Hemen hepimizin hayalidir; emekli olunca küçük de olsa bahçeli bir evimiz olsun, ördek, tavuk hatta bir tane inek sahibi olalım. Yiyeceklerimizi bahçemizden hormonsuz, gübresiz kendi ellerimizle yetiştirelim. Sütümüzü yoğurdumuzu kendi ineğimizden sağlayalım. Horozumuzun sesiyle uyanıp, tavuğumuzun yumurtlama müjdesiyle folluğa koşalım. Sıcacık iken o tazelik hissinin keyfiyle kahvaltımızın baş köşesine yerleştirelim. Kendi bağımızın yaprağını saralım…

Bu hayaller zaman zaman kendi kafamızdan geçer, zaman zaman da sesli olarak bazı ortamlarda paylaşılır. Kimimiz bir sahil kasabası düşlerken, kimimiz de köy evi, dağ evi şeklinde bu bahçeli evi anlatır.

Sahil evi isteyenler sandal alacağında, balığa çıkacağından söz eder, dağ veya köy evi isteyenler dikecekleri ağaçları, sebzeleri anlatırken bir de sadık köpek almayı istediklerini ihmal etmezler.

Peki burada bahsedilmeyen nedir dikkat ettiniz mi ? İnsan !  İnsanlar aslında “insandan” uzak olmayı hayal etmektedir. Onlara arkadaşlık edebilecek bitkiler hayvanlar doğa yetebilecek. Birbirimizden o kadar bıkmışız , kendimizi o kadar insanların düşmanlığı ve çıkarcılığından yorgun hisseder olmuşuz ki… İnsanlarla konuşamaz , dertleşemez, güvenemez olmuşuz .

Ondandır doğaya kendimizi atma isteğimiz ve ondandır bunca küçük konutların minik balkonlarında soğan, maydonoz yetiştirmeniz ve hapishanelerdeki küçük saksılarımız , muhabbet kuşlarımız. Ondandır apartman çatılarında güvercin beslememiz… Bazen  o kadar abartırız ki ; küçücük dairemize sayısız kedi alır, küçücük oturma odamıza kocaman akvaryum kurarız.

Aksaray’da bile ne kadar çok hafta sonu gidilmek üzere bahçe evleri yapıldığına dikkatinizi çekerim.  “Bile” diyorum çünkü Aksaray zaten bir metropol değil , yorucu bir şehir değil, arabasız bile her mesafeye ulaşabileceğimiz bir kent . Ne oldu da insanlar apartmanlardan , işlerinden sıkıldığında sığınabilecekleri, haftasonları bari kaçabilecekleri sığınaklar, kulübecikler edinmekte ve orada hayvanlarıyla, sebzeleriyle dertleşmeye, vakit geçirmeye gitmekteler.

Belki genlerimizdeki ilkçağ insanının doğayla iç içe yaşamasından gelen bir çekicilik, belki dışa vuramadığımız özgürlük ve kendi kendimize kalma arzusu, belki de hakikaten üstümüze üstümüze gelen duvarladan kurtularak, alabildiğine açık bir gök yüzüne, yıldızlara sınırsızca ulaşabileceğimiz seyir alanlarına, ellerimizi ensemizin altına kenetleyip, çayır-çimene uazanarak bakabilme isteği bu kaçışların sebebi. Ama buysa sebep, neden hayallerimizin içinde; bir grup arkadaşla, eşle dostla, yeni komşular edinmekle ilgili cümleler yok?

Görüş alanlarımızı ufuklara kadar açmayı arzularken, çevremizdeki gereksiz, bizi ilgilendirmeyen konulardan, konuşmalardan dolayı çevredeki insanları daraltma derdindeyiz. Hatta yaşamakta olduğumuz toplu konutların, sitelerin dar odalarına doldurduğumuz gereksiz eşyalarla, hantal ve hiç kullanmadığımız nesnelerle dolu daracık yaşama alanlarımıza isyan içindeyiz.

Biz o hayalini kuduğumuz nohut oda bakla sofaya; iki sandalye, bir masa ve bir yatakla, bir-iki giysiyle hayatımızın kalanını geçirebileceğimize eminiz.

Orada en son model elektronik eşyalara, gereksiz geyik yapacağımız telefonlara bilgisayarlara gerek olmayacağı için mutluluk duyuyoruz… Ellerimizdeki elektonikleri, bindiğimiz arabaları, kullandığımız eşyaları, giysilerimizi, aklımıza gelen gelmeyen her şeyi yarıştıracağımız bir insan grubu olmayacağından; bu malzemelere de gerek duymayacağız. Dolayısıyla kaçışlarımızın, özlemlerimizin, sessiz ortamlara, doğaya sığınma isteklerimizin sebebi olan “insandan” hiç bahsedilmemektedir hayallerimizde.

Oğlumun bir saptaması vardı ve ben çok şaşırmış, hak vermiştim duyunca : İnsanların çoğaldığı yerlerde fareler, sinekler, hamam böcekleri de çoğalarak soyunu sürdürmüş. Oysa arslanlar, kaplanlar, kartallar, balinalar … doğadaki bir çok güzel hayvan hızla yok olmakta…

Hayallerimizin içinde neden insan yok ve insanların olduğu yerde neden güzel hayvanlar yok? İyice düşünmemiz umuduyla…

Saliha TOPRAK

YORUMLAR

  1. Nizamettin Yılmaz dedi ki:

    Hayırlı günler Saliha Hanım, bir zamanlar ben de sizinle aynı köşede yazıyordum.. düşüncelerim sansüre uğradığı için artık burada yazamıyorum, üzgünüm.. az önce Art tv’de gördüm sizi ve eşiniz beyefendiyi ve aklıma köşeniz geldi.. buradan aksiyonunuzu takdir ettiğimi ifade edebileceğim geldi ve yazıyorum.. editörün vicdanına, bu yorumum yayınlanır mı onu da bilmiyorum.. selamlar..