Dolar 32,3766
Euro 35,0173
Altın 2.325,42
BİST 9.092,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 24°C
Açık
Aksaray
24°C
Açık
Cts 26°C
Paz 25°C
Pts 26°C
Sal 25°C

Hayatımızın Işıltısını Karartmayalım

11 Haziran 2016 23:55

Işıltılı dünya hayaliyle, hayatımızın ışıltısını karartıyoruz. Çok sevdiğim bir arkadaşım şöyle demişti: “bir ampulle de aydınlanabilecek iken nedense devasa avizeler peşindeyiz. Amaç evimizi aydınlatmaksa aynı işi tek bir ampul de yapar.”

Çevremizde kendimiz de dahil olmak üzere hiç mutlu olan, hayatını ve kendini seven kimse kalmadı. Çünkü elektronik anlamda, teknolojide, yaşam standardında ,markalarda çok üst seviyelere geldik. En küçük yaştakinden ölmek üzere olanımıza kadar hepimiz bunların peşindeyiz. Elimizdeki bize yetmiyor, tatmin etmiyor, daha iyisi daha yenisi… dahası, dahası…

O kadar meşgul olmuşuz ki, hep koşmuşuz. Hep kendimize, çocuklarımıza ve evimize gerekli gereksiz bir takım nesneler almak için, para kazanmak için, çırpınıp durmuşuz. Ve şu halimize bir bakınız. Çocuklar da bizim gibi olmuş.Yanlış eğitmişiz.

Liseye bile gelmeden  küçük birer hanım veya bey olma pozisyonuna sokmuşuz . Ellerine telefon almış, marka giydirmiş, ilk iş olarak ehliyet alma araba alma derdine düşmüşüz. Çok zorlansak da bunları başardıysak iyi ebeveyn olduğumuza inanarak övünmüşüz. Onlara ninni söyledik mi, masal anlattık mı, öğretmenleriyle sık sık görüştük mü, sıkıntılarını, ergenlik geçişlerindeki streslerini paylaştık mı, onlarla sinemaya,  pikniğe kitapçılara gittik mi , bir film hakkında konuştuk mu??? Hayır. Ama benim bildiğim bir çok baba, daha beş yaşındayken oğlunu kucağına oturtup direksiyonu eline verir ve ” benim oğlumun ayağı pedallere yetişsin arabayı çekerim altına” hayallerini sesli olarak ilan eder. Anneler daha kızları doğduğunda onları gelin etme telaşıyla çeyizlerini yapmaya ,modeli değişse de beyaz eşyalarını alıp evleri doldurmaya başlar. Hele günümüzde okumaya yönlendirme bitmiş, kısa yoldan meşhur ve zengin olma yolları aranmaya başlanmış durumdadır.”Hangi cemaate sokarsak rahat koca ve iş bulurlar” arayışları da azımsanmayacak kadar çoğalmıştır.

Dikkat ediyorum da gençler birbirini değerlendirirken veya sorgularken “arabası ne? saati ne marka, telefonu nasıl” diye gözlemliyor. Bunlar insan değerlendirilmesinde bir ÖLÇÜ olmuş. Kadınlar internetten pasta tarifleri aldıklarını, kilolarına kilo katarken sohpet toplantılarında bunları ikram ederken şaşaalı ev düzenlerinde konuk ağırlarken bunları konuşuyorlar. Ardından da diziler tartışılıyor veya Kuran okunuyor. Bu yaşantı tarzı bir ÇELİŞKİ değil midir?

Çocukluk dönemlerini kaçırıp, genç dönemlerinde bizden uzaklaşıp gittiklerinde bakakalıp, evlendiklerinde de; ” artık çok geç” olduğunu anlayıp kendimiz gibi tüketici, sıkış tıkış evleri, koşa koşa yaşadıkları monoton hayatları olduğunda yalnızlığımıza çekilip, uyumayla bile geçen zamanımıza acıyarak “eyvah” deriz. Ya da hala farkında olamayıp, nerede yanlış yaptığımızın; kendimizi haklı çıkaracak bahaneler bulup,”senin için saçımı süpürge yaptım, hayatımı sana adadım ” saçmalıklarını sıralarız. Çocuklarımız bizden bunları istememiştir ki? Biz onlara bu yanlış yaşantı tarzını vermek için kendi kendimizi paralamış durmuşuzdur…

Ve bu arada YAŞAMAYI kaçırıyoruz. Mevsimler farkedilmeden gelip-geçiyor. Güller açıyor soluyor biz koklamadan hatta görmeden. Ağaçlarda çiçekler açıyor, meyve oluyor, yaprağını döküyor, arasında kuşlar yuva yapıyor, yumurtadan yavru çıkıp uçuyor, dallara kar yağıyor ve tüm bu olaylar evimizin penceresinin önündeki ağaçta oluyor .Biz görmeden, duymadan, farketmeden…

İşte bunları farkettiğim günden beri evimdeki, dolaplarımdaki her şey bana fazla, gereksiz ve kalabalık olarak görünmeye başladı. Bir “köy evi” hayal eder oldum . İki odası ve duvarında eski bir ocağı olan.Evde tv dahil hiç bir elektronik eşyası olmayan. Bu ocakta çıtır çıtır areş yanarken, ben orman veya denize bakan penceresinden üstünde yaşadığım şu dünyayı görmeyi, doğayı takip etmeyi, yıldızları ayı, denizi veya ırmağı doya doya izlemeyi, onların resimlerini yapmayı istiyorum.

Umarım hepimiz hayatımızdaki fazlalıkları silkeleyip yaşamaya başlarız. Kararttığımız hayatımızı AVİZELERLE değil GÜN IŞIĞIYLA aydınlatarak…Çocuklarımızı da kitaplarla, eğitimle,  DÜZGÜN İNSAN OLMANIN ZENGİN İNSAN OLMAYA yeğlendiği bir hayata bakış açısına yönlendirerek…AYDINLIK GÜNLERE!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.