İbadetin Özü: Dua
Dua, en kısa “ruhun Allah’a(c.c) doğru yükselişidir” şeklinde tanımlanabilir.
Duayı kime ederiz; tabi ki, inandığımız, güvendiğimiz, dara düştüğümüzde bize el uzatacağını bildiğimize ederiz.
Biz insanlar olarak öncelikle şunu bilmeliyiz. Bizi mutlak bir yaratan var.
Peki, bizi yaratan niçin yaratmış olabilir?
Cevap yaradandan “Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmete değil) ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zâriyât-56
Demek ki, öncelikli görevimiz yaratana kulluk etmemiz.
Kul olarak görevimizi yaparken illa ki hatalarımız, kusurlarımız olacaktır.
Hatamız, kusurumuz ya da günahımız çok diye kulluğumuzu yapmayı bırakacak değiliz. Öyle ki, bu kusurlarımız belki de kulluğumuzu tekrar hatırlatıp yaratana yönelmemizi sağlayacaktır.
Yapamadığımız ya da eksik yaptığımız ibadetlerimize dua ederek hem yaratandan özür dilemiş olur ve hem de bundan sonra yapacağımız ibadetler için yardım istemiş oluruz. Dua etmekle aslında fazladan ibadet de yapmış oluruz ki; Efendimiz(s.a.v) “Dua ibadetin ta kendisidir. Dua, ibadetin özü ve iliğidir.”(Tirmizi) buyurmuştur.
Tam da burada gönül telime düşenleri aktarayım.
DUA İBADETTİR
Yalvar Hakk’a aç elini
“Dua da bir ibadettir”
Tövbeye yönelt dilini
Dua da bir ibadettir
Boyun büküp bir kez düşün
Ne olmalı esas işin
Dua et ağrımaz başın
Dua da bir ibadettir
Dilek diler gibi olsun
İçin huzur ile dolsun
Unutma ki, sen bir kulsun
Dua da bir ibadettir
Kusurunu geçir gözden
Sakın, kalp kıracak sözden
Tövbe et, af dile özden
Dua da bir ibadettir
Halil şükret haline ki,
Kaybedersin sonra belki
Madem yaratan var ilki
Dua da bir ibadettir.
Dua etmeyi bırakan insan, hataları, günahları içinde boğulacak, sonuçta çöküşüne sebep olacaktır. Kur’an-ı Kerim’de “De ki! Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” Furkan 25/77 buyrulmaktadır.
Dua ederken yalnız kendimize dua etmek çok basit kalır. Bilakis duayı kendinden çok başkaları için kardeşlerinin gıyabında dua etmelidir insan. Efendimiz(s.a.v) “En çabuk kabul olunan dua, kişinin din kardeşi gıyabında ettiği duadır.” (Buhari) buyurmaktadır.
İçinde yaşadığı toplumun huzur içinde olması, adalet ve mutluluk olması, baskı ve zorbalık, terör belası olmaması yönünde olmalı ki; dua, daha makbule geçsin.
Sevgili Dostlar,
İsterseniz sözü Elmalılı Hamdi Yazır’a verelim, onun duasına bizler Âmin diyelim.
“İlâhî! Hamdini sözüme sertac ettim, zikrini kalbime mi’râc ettim, kitabını kendime minhac ettim.
Ben yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümü bî-karar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim. Hidayetine sığındım lütfuna geldim. Kulluk edemedim, affına geldim.
Şaşırtma beni, doğruyu söylet, neş’eni duyur, hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, sen söyletmezsen ben söyleyemem, sen sevdirmezsen ben sevemem. Sevdir bize hep sevdiklerini. Yerdir bize hep yerdiklerini. Yar et bize erdirdiklerini.
Sevdin habibini, kâinata sevdirdin. Sevdin de hıl’at-i risaleti giydirdin. Makam-ı İbrahim’den Makam-ı Mahmud’a erdirdin, server-i asfiya kıldın, Hâtem-i enbiya kıldın. Muhammed Mustafa kıldın. Salât ü selâm, tahiyyât ü ikram, her türlü ihtiram ona, onun âline, ahbabına, ailesine, ashabına ve etbaına Ya Rabb”