Köylüm
Kentleşelim dedik, kaybettik köyleri.
Betonarme çıktı, beğenmez olduk kerpiç evleri.
Düğün salonu açtık, karıştı, kızı eri.
Nasır tuttu yüzümüz, kızarmaz deri.
Kıvırtır soytarı, düğün, cadı bayramı.
Müzikler manasız, bir garip ruh çağırma anı.
Ortalık toz duman, görülmüyor sapla saman harmanı.
Ucuz gitti hayatlar, yok arayanı, soranı.
Hep oynadık durduk, çelik-çomak, kör ebe, saklambaç.
Topçu, popçu, kovboy filmi hangisi, başladı pembe dizi aç.
Budamışlar kökünden, bir değil, birkaç.
Yetişmemiş tek tip adam bile, say, kaç?
Kaldırdık tezgâhları, bıraktık dokumayı.
Örgü, işleme şöyle dursun, unuttuk ekmek yapmayı.
Gübre, ilaç az geldi, marifet sandık hormon atmayı.
Helal bildik, hazine malını alıp satmayı.
Kin, nefret, haset esir aldı, kalmadı işimiz riyasız.
Söndü gaz lambamız kaldık ziyasız.
Vicdan susmuş, kalpler ıssız.
Çık kantara bakalım, tartalım darasız.
Rahatsız etme, uzaktan sor hal-hatır, o zaman sever.
Tarla-tapan önce gelir, korkmasa Allah’tan eğer.
Sadece bu mu? Ne varsa nefsine eğer.
Başkasına gelen musibet, oh canına değer.
Dikkat et! İçi dışına çıkmasın.
Kül serp üstüne, gece gündüz kokmasın.
İsteme ihsanı, vermeden başa kakmasın.
Arada bir uğra, dökülmedik günahın kalmasın.
Yeşilçam ölmüş. Her evde bir star.
Adam olsa keşke, ne var yok, yer yutar.
Konuşsa, dostu düşmanı birbirine katar.
Gitmesin kulağına bir de çamura yatar.
Bir an’ım olsa, görmeden edemezdim.
Bunca zaman hasretinle dolaştım, gezdim.
Koptuk artık, bir gün kalmaktan bezdim.
İçi asmalı bir mezara, tüm hayallerimi ezdim.
Mustafa Yumuşak