Dolar 32,5524
Euro 34,8771
Altın 2.430,29
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 32°C
Az Bulutlu
Aksaray
32°C
Az Bulutlu
Çar 31°C
Per 29°C
Cum 27°C
Cts 27°C

Akademisyen Kimdir?

11 Şubat 2021 00:21

Akademisyenin kelime anlamı için sözlükler genel olarak aynı ve kısacık açıklama yazarlar. Üniversitede (yüksekokul, enstitü dahil üniversiteye bağlı birimler) görev yapan hocalara/öğretmenlere akademisyen denilir, bu doğrudur ama eksiktir.

Akademisyen öncelikle evrensel düşünebilmelidir. İster etik davranmalı ister gayri etik davranmamalı deyin ama onun organik hali değişmez: akademisyen ahlaklı olmak zorundadır!

Akademisyen ahlakından bahsedilirken kast edilen aslında bilimselliktir. Fakat akla ilk gelen anlamdaki ahlak da önemlidir ve akademisyenin ahlaklısı çok önemlidir.

Bugün size yine çok iyi bildiğim bir hadiseyi anlatacağım.

Üniversitenin birisinde doktoraya başlayan birisi şehir tarihi üzerine bir tez hazırlamak istemiş. Danışmanı da tamam demiş. Dersler bittikten sonra yeterlilik sınavından başarıyla çıkan öğrencinin tezi Osmanlının son; Cumhuriyetin ilk yıllarını kapsayacakmış.

Öğrenci yıllar öncesinden biriktirdiği notlarıyla başlamış tezini yazmaya. Enstitünün yazım kurallarına göre yazdığı ilk bölümü danışmanına göndermiş. Dipnotu kuralına göre yaptım ama klasik dipnot daha iyi olurdu. Enstitünün bu konuda kati bir kararı yoksa değiştirsem mi acaba? Bu konuda tavsiyeniz ne olur? Sorularına danışmanı da Türk’e yakışan bir tavırla “sen kafana göre ayarla ben hallederim” demiş. Aslında danışman(?) pek de danışılmayan birisiymiş ama devletin her ay verdiği para tatlı geldiğinden “ben işimi iyi yapabiliyor muyum?” sorusunu vicdanına sorarsa problem olacağından “benden iyi danışman mı var?” diye günlerini kurtarmanın derdindeymiş. Öğrencinin gönderdiği bölüme hiç bakmamış. Bakmış ki danışman bir şeyle ilgilenmiyor, öğrenci de elinden gelenin en iyisini yapmış. Savunma için hazırım demiş.

Savunma gününe günler kala tez izleme komitesi teze genel hatlarıyla bari bakalım demişler. Tezin ilk bölümü TİK üyelerinden olan bir profesörün kafasında ampulleri yakıvermiş. “Bu bölüm benim tekelimde ya ben yazarım ya da başkasına yazdırmam” diye bırakın akademisyenliği sıradan bir işte bile olmayacak mantıksızlığı devreye sokmuş. Bu kadar aleni bir haksızlığa, mantıksızlığa tik üyelerinden birisi de “ya hocam ne demek ben bu konunun uzmanıyım ve de yazdırmam başkasına” diye sormamış. Daha doğrusu aralarında nasıl bir hukuk var bilinmez ama soramamışlar. Koca koca adamlar, kerli ferli akademisyenler “el insaf, ayıp be ayıp” diyememişler. Öğrenciye kabahat bulmuşlar neredeyse. Sen nasıl olur da jürinde yer alacak bir hocanın uzmanı olduğunu sandığı alanda yazarsın diye fırça atmaya cesaret edebilselermiş yapacaklarmış.

Bir arkadaşımın da dediği gibi “nefis isteyince akıl gerekçeler bulurmuş, buraya kadar kısmen de olsa normal ama bundan sonrasında eğer vicdanınız rahatsız olmak yerine aklamayı seçiyorsa ciddi bir problem var demektir” hakikaten vicdansızlık varmış ortada ama “kimse nasıl olsa bize hesap sormadı, sormaz da” rahatlığıyla meydanı boş bulanlar asıp kesiyormuş.

Öğrencinin doktora tezindeki çok ciddi bir emekle hazırlanan sayfaların çıkarılması koşuluyla savunma tarihini güç bela ayarlamışlar. Fakat kısa süre sonra bahsi geçen sayfalar hak bilmez, kural tanımaz profesör(?) tarafından kendi adına makale olarak yayımlanana kadar savunma günü olmaz denilmiş.

Öğrencinin yüzüne buna söyleyen danışmanın yanında aynı bölümden üç akademisyen(?) daha varmış. Hepsi de o profesöre demediklerini bırakmamışlar, ama arkasından!

Öğrenciye de haklısın, mağdursun ama dişini sık vs gibisinden saçma sapan akıl vermeye kalkmışlar. Halbuki D. Cündioğlu’nun “hangi nedenle olursa olsun güçsüze karşı güçlünün sazını çalmak namussuz sayılmak için yeterlidir” sözünü hatırlamış olsalardı bu utancın bir parçası olmazlar, en azından “lanet olsun böyle bir sisteme, lanet olsun böyle bir akademisyene, lanet olsun böyle bir makale yazmaya” deyip odadan çıksalardı daha onurluca bir davranış olmasa da rezilce olmazdı.

Öğrenci sağa-sola telefonlar açmış. Yatay geçiş çok zor, YÖK bu süreçte kanıt ister. Ya ispat edemezsen senin mezuniyet uzar gider. En iyisi sen ayıya dayı de şimdilik sonrasında bu rezil herifi ifşa edersin” nasihatine mecburen vize vermiş öğrenci.

Bu hırsızlık mahsulü makale yayınladıktan sonra da güç bela savunma tarihi vermişler. Jürideki dört kişi birkaç dakikalık konuşmada fikrini söylerken danışmanı olacak utanmaz kişi otuz (30) küsur dakika “böyle tez mi olur?” diye tarihin en anlamsız konuşmasını yapmış. Bir de bu konuşmaları telefona kaydet diye öğrenciye izin vermişler. Bu konuşmayı sonra dinle ve tezini buna göre düzelt demişler. Halbuki danışmanın öğrencisi de tezi savunacak kişidir.

Şimdi oldukça kolay bir sualim var size ey okurlar: Akademisyen dediğimiz kişi makaleyi hazırlarken çok belgeyi okuyan, APA’nın tüm versiyonlarını bilen, yazım kurallarına riayet eden midir yoksa emeğe saygı duymayan, intihalin dik alasını yapan mıdır?

Evet siz söyleyin akademisyenin ne anlama geldiğini. İntihale yeni bir yorum getiren böyle sanatçı(?) profesörler(?) varken ülkenin üniversiteleri ilk 100’e nasıl girer?  Evrensel bilgiye böyle kişiler katkı sağlayabilir mi?

YORUMLAR

Yorumu Cevapla [ Yoruma cevap yazmaktan vazgeç ]

  1. Bir Vatandaş dedi ki:

    Flu fulu, … yazmışsınız….

  2. deniz gümüş dedi ki:

    demek ki ya çekindiği bir durum var ya da adamın tarzı böyle