Dolar 32,3122
Euro 35,0643
Altın 2.278,43
BİST 9.012,04
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 18°C
Hafif Yağmurlu
Aksaray
18°C
Hafif Yağmurlu
Cum 24°C
Cts 24°C
Paz 25°C
Pts 26°C

Aksaray ve Ashâb-ı Kehf-4

Araştırmacı Yazar
12 Şubat 2021 11:15

 “Xliara – Chlorus – el-Kurra – Ihlara”

Ashâb-ı Kehf Mağarası’nın bulunduğu yer olarak 13. yy’dan itibaren kaynaklarda Afşin öne çıkmaktadır. Osmanlı döneminde ise Afşin kısmen önemini yitirmiş, Afşin’in yerini Tarsus almıştır. Günümüzde ise Tarsus ve Afşin yarış halinde; Lice de bu yarışa katılmaya hazırlanmaktadır.

Efes ise Müslümanlarca direkt reddedilse de Hıristiyanlar için Bizans döneminden beri hâlâ önemli hac yerlerindendir.

Ancak gelin biz 13.yy’dan öncesine de gidelim. Bakalım o dönem Ashâb-ı Kehf Mağarası ile ilgili neler anlatılmaktaydı…

Afşin merkezli araştırmacılar tarafından her ne kadar ilk kaynaklarda da Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak Afşin’in yazdığı söylense de Prof. Dr. Oya Pancaroğlu, “12. yy’ın sonlarına doğru, günümüz Afşin’inde ikinci bir mağaradan söz edilmeye başlanır” diyerek, 12. yy’dan önce Anadolu’da başka bir yerin Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak gösterildiğini söylemektedir.

Ancak 13. yy’dan itibaren Afşin’in de adı mağaranın yeri olarak söylenmeye başlanmış ve Afşin’deki bu mağara Selçuklular döneminde büyük önem kazanarak daha ön plana çıkmıştır. Hatta ilk mağarayı dahi unutturmuştur.

Peki Afşin’deki mağaradan önce Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak gösterilen ilk mağara neredeydi?

Oya hoca, Herevî’nin 1215’te, birinci mağarayı da Afşin’deki mağarayı da gördüğünü söylemektedir.

Herevî’den bahsetmeden önce iki İslam coğrafyacının söylediklerine bakalım…

Biri 10. yy âlimlerinden İbn Hurdâzbih; diğeri ise yine bir 13. yy âlimi Yâkut el-Hamevî…

İbn Hurdâzbih (öl.912-913), mağaranın Amorium (Afyon-Emirdağ) ile Nicea (Bursa-İznik) arasında, el-Kurra’da, Harsenan dağının burnunda olduğunu söylemektedir. Oya hoca, el-Kurra’yı Niğde’nin 30 km kuzeybatısına konumlandırmaktadır. Ancak el-Kurra’nın neresi olabileceği ile ilgili bir şey söylememektedir.

Yâkût el-Hamevî (öl.1229), mağaranın Amorium (Afyon-Emirdağ) ile Nicea (Bursa-İznik) arasında, Tarsus’a 10-11 günlük mesafeye konumlandırır.

El-Hamevî, bu yere ilaveten Belka’da, Amman’da, Afşin’de ve Endülüs’te de Ashâb-ı Kehf mağaralarının olduğunu söylemektedir.

İyi de Oya hocanın el-Kurra olarak konumlandırdığı yer, Emirdağ ile İznik arasında değil ki!

Evet, Oya hoca bu konumlandırmaya bir açıklık getirmiştir.

O, Ashâb-ı Kehf Mağarasının bulunduğu el-Kurra’nın, Amorium (Afyon-Emirdağ) ile Nicea (Bursa-İznik) arasında bulunması ile ilgili şunları söyler:

“Bu iki şehir, mağaranın yeriyle ilgili olarak pek çok yerde anılır. Bu durumda, mağaranın iki şehir arasındaki bir bölgede olması ya da iki şehrin mağaraya giden yol üzerinde bulunması söz konusu olabilir.”

Bu bilgiler ışığında benim kanaatim:

Harsenan dağının burnunda olan, Niğde’nin 30 km kuzeybatısında bulunan, Tarsus’a 10-11 günlük mesafeli, Araplarca “el-Kurra” olarak söylenen yer; Romalıların Chlorus (Xliara) olarak bildiği Ihlara’dan başka bir yer değildir.

Aşağıdaki resimde Tyana’dan sonra sola giden yol Hasan dağının batısından geçmektedir. Ancak ilk dönemlerde bu yol Hasan dağının doğusundan geçmekteydi: Altunhisar, Ulukışla Köyü, Kitreli ve Ihlara olarak…

Yani güneyden gelenler Hasan dağının kuzeyine, dağın doğusundan geçerek giderlerdi.

Yol daha sonra Emirdağ’a ve İznik’e gitmek üzere 2’ye ayrılır.  Yani Oya hocanın söylediklerine uygun bir şekilde Ihlara, bu iki şehre giden yol üzerinde bulunmaktadır. Yoğun mavi-siyah noktalarla gösterdiğim yer Ihlara’dır.

Ihlara’nın Niğde’nin kuzeybatısında, Tarsus’a da 10 günlük yaya yolculuk mesafesinde bulunması; el-Kurra’nın fonetik olarak Cholorus’a / Xliara’ya yakın olması yani Arapların Cholorus’a, benzetme yoluyla el-Kurra demiş olabilme ihtimalleri ve Harsenan dağının da Hasan (eski adı Athar) dağının eski bir adından benzetme yollu türetilen bir isim olabileceği, hatta Hasan’ın da bu isme benzetilmiş olabileceği ihtimali kanaatimi güçlendirmektedir.

Öte yandan Aksaray’da Erenler Mağarası olarak anlatılan anlatıya göre 3 evliya da Hasandağı eteklerinde uyumakta olan Ashâb-ı Kehf’in uyanmalarını beklemektedir.

Kısacası Selçuklu’dan önce, Roma döneminde, Afşin’den evvel Ashâb-ı Kehf’in uyuduğuna inanılan mağara, Hasandağı eteklerindedir. Yani ilk dönemlerde bu gençlerin Tyana’dan kaçıp, Hasandağını aşıp, Ihlara’daki mağaralardan birinde uyuduğuna inanılmaktadır.

Hz. Ali’nin mağaranın bulunduğu dağın adını Nahlüs yahut Encülüs olarak verdiği söylenmektedir. Sami dillerinde sesli harflerin önemi yoktur diyebiliriz. Bu sebeple bu iki isimdeki sesli harfleri çıkardığımızda “NHLS” ve “NCLS” kelimelerini görürüz. Eski Arapça metinlerinde noktalar da zaman zaman kullanılmadığı için harfler birbiri ile karışmış çeşitli yer adları türemiştir. Yani aslında “NaHLüS”teki “Ha” harfini bir başka araştırmacı noktalı düşündüğü için “Cim” olarak okumuş ve “NaHLüS”, “NaCLüS” yahut “eNCLüS” olmuştur.

Tıpkı eski metinlerde “Nahita” olarak bilinen Niğde’nin kimi Arap kaynaklarında “Macide” olarak geçmesi gibi: “Nun”un noktası görülmeyince “Mim” olarak, “Ha” noktalı hayal edilince de “Cim” olarak okunmuş ve Nahita, Macide olmuştur. Yani Nahlüs dağı da benzer şekilde Encülüs olmuştur.

Kanaatimce “Hasan” ismi dağa, bir Roma dağı olan “NHLS” dağının Müslüman hakimiyetine geçmesinden sonra -Emir Turhasan’ın da tesiriyle- adını oluşturan harflerden benzetme yolu ile çıkarılarak verilmiştir.

Gelelim artık Oya Hoca’nın, İslam coğrafyacıları tarafından Afşin’den önce Anadolu’daki ilk Ashâb-ı Kehf mağarası olarak gösterildiğini söylediği ve Herevî’nin ziyaret ettiği Obruk’u anlatmaya…

İbrahim Hakkı Konyalı, kendi dönemine kadar, doğulu ve batılı bilginlerin, Herevî’nin yazdığı Obruk’u Konya-Kızören Obruğu ve Obruk Hanı zannetmelerini eleştirmiş, Obruk’un Afşin’deki mağara olduğunu söylemiştir.

Oya Pancaroğlu ise, bu bilgiye sıcak bakmamakta, Obruk’un Afşin’deki mağara olmasına şüpheyle yaklaşmaktadır. Ancak o da -el-Kurra’yı Niğde’nin 30 km kuzeybatısına yerleştirmiş olmasına rağmen- Herevî’nin bahsettiği Obruk’un Konya-Kızören Obruğu ve Obruk Hanı olabileceğini söylemektedir.

Herevî Obruk’a, İznik’ten güneydoğuya doğru; Emirdağ, Konya, Kayseri, Obruk olacak şekilde gelmiş ve Elbistan, Malatya şeklinde devam etmiştir.

Ancak Oya hoca bu durumu anlamsız bulmuş olacak ki nüshada Obruk’un yanlışlıkla Kayseri’den sonra yazıldığını, gerçekte ise önce yazılmış olabileceğini düşünmektedir. Çünkü Oya hocaya göre Obruk’taki mağara, Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak Anadolu’da bilinen ilk mağaradır. Ve yine Oya hocaya göre bu mağara Niğde’nin batı cihetindedir.

Ancak bu ilk mağaranın olduğu yer olan Obruk, Kayseri’den sonra yazıldığında, Niğde’nin doğu cihetine konumlandırılmış olmaktadır. İşte bu yüzden de Oya hoca, nüshada istinsah hatası olduğunu düşünmekte ve Herevî’nin bahsettiği Obruk’un, Konya-Kızören Obruğu ve Obruk Hanı olabileceği ihtimalini vermektedir.

Kısacası araştırmacılar arasında Herevî’nin bahsettiği Obruk’un, Konya-Obruk Hanı olduğunu düşünenler olduğu gibi Afşin olduğunu düşünenler de vardır.

Ancak kanaatimce Obruk’un Afşin yahut Obruk Hanı olduğunu düşünen bütün araştırmacılar yanılmıştır. Zira Obruk, Ihlara’dır.

Daha önce Harsenan dağının burnunda, Niğde’nin 30 km kuzeybatısında, Tarsus’a 10-11 günlük mesafede olan ve Araplarca “el-Kurra” olarak söylenen yerin, Romalıların Chlorus (Xliara) olarak bildiği Ihlara’dan başka bir yer olmadığını söylemiştim. Şimdi Herevî’nin ziyaret ettiği Obruk’un da Ihlara olduğunu söylemekteyim.

Ben Herevî’nin verdiği güzergâhın dahi doğru olduğunu düşünüyorum. Yani eserde bir istinsah hatasının olmadığı kanaatindeyim. Ancak güzergâh için başka bir yorumum var.

Herevî’nin anlattığı Obruk’tan bahsedeceğim ve Obruk’un Ihlara olduğunu anlatmaya çalışacağım bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.