Dolar 32,5689
Euro 34,9306
Altın 2.426,05
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 30°C
Az Bulutlu
Aksaray
30°C
Az Bulutlu
Per 30°C
Cum 27°C
Cts 24°C
Paz 24°C

Aksaraylı Genç Osman -4

Araştırmacı Yazar
18 Mayıs 2021 00:29

AKSARAYLI GENÇ OSMAN – 4

“Bir Akıncı; Bir Osmanlı Delisi!”

Konuya başlamadan evvel bir sonraki köşe yazıma konu olmayı hak eden bir beyefendiden bahsedeceğim.

Bu beyefendi,

benim Malaklı köpeğimiz ile ilgili söylediğim bir sözü garip bir şekilde yanlış anladıktan sonra,

sosyal medyada paylaşılan Malaklı’ya benzeyen bir köpek kabartmasını da Acemhöyük’te çıktığını zannetmiş;

zannettiği bu yanlış bilgi doğru bile olsa bu bilginin benim söylediğim ile bir ilgisi olmadığı hâlde bir ilgisi varmış gibi

bu kabartmayı bir Rum küfürü olan “Kapak olsun” ile birlikte

bana delil diye göstermiş!

Yani bu kabartmayı, bana kapak(?) yapmış beyefendi!

Bu beyefendinin anlatmamdan rahatsız olduğu konular, Aksaray’ımızın kültür ve turizm faaliyetleri tanıtımlarında AYAKLARIMIZIN SAĞLAM YERE BASMASI için aylarımı verdiğim, araştırdığım ve gerçeğini bulduğum konulardır!

Üstelik ben bunu yaptığım için beni MEMLEKET DÜŞMANI da ilan etmiş kendileri!

Çünkü ben, KAMUOYU TARAFINDAN KALIPLAŞMIŞ BİRÇOK DEĞERİMİZİ inkâr ediyormuşum!

Bakın bakın! Savunduğu şeye bakın!

“Kalıplaşmış bilgiler!”

Görüyorsunuz değil mi kendini Âllame-i Aksaray sanan bu kişinin ilme bakışını ve ilim seviyesini!

Bu savunmayı duyduktan sonra aklıma hemen Mâide Suresi 104. Âyet geldi:

“Onlara, ‘Gelin Allah’ın indirdiği Kitap’a ve peygambere uyun’ dendiğinde, ‘Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter’ derler; ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler?”

Şimdi bu âyetten feyz alarak biz de konumuzu yorumlayalım:

Onlara, “Tarih kitaplarının yazdığı gerçeklere uyun” dendiğinde onlar, “Kamuoyu tarafından kalıplaşmış bilgiler bize yeter” derler; ya kamuoyunda bilinenler şehir efsanesi nevinde gerçek olmayan anlatılar olsalar da mı?

Bana kapak(?) yapayım derken bir sonraki köşe yazıma KAPAK OLACAKSINIZ beyefendi;

Tebrik Ederim Sizi!

Hayran kaldım size ve beni küfürle eleştirirken kullandığınız o engin bilginize ve kültürünüze!

Ve tabi en çok da vizyonunuza!

Beyefendi size tavsiyem;

Birini eleştireceğiniz zaman o kişinin söylediklerini doğru anlayıp anlamadığınızı önce bir kontrol edin!

Anlatılanı anlayamıyor olmanızı hesaba katarak, gerekirse başkasına da bir sorun.

Ama soracağınız o kişi de eleştireceğiniz kişiye karşı önyargılı olmayan, âdil biri olsun!

Ya değilse, kapak(?) yapayım derken işte böyle köşe yazılarına KAPAK olursunuz!

Kusura bakmayın!

Evet, büyüğümsünüz!

Zaten bu sebeple hürmet ediyor, saygı da gösteriyordum size!

Ama bu demek değil ki yanlışınıza yanlış demeyeceğim!

Ayrıca insana yanlışını söylemek de saygısızlık değildir efendim!

Esas saygısızlık, sizin yaptığınızdır!

Neyse bunları bir sonraki yazımda yazacağım zaten!

Ama size bir tavsiye daha vereyim;

Araştırdığım konularda söylediğim gerçeklerden rahatsız olmak yerine,

“Genç Osman” konusunda en az sizin kadar emek veren Şeref Bey’i örnek alın siz kendinize!

Çünkü bizim Şeref Bey gibi örnek alacağımız büyüklere ihtiyacımız var; büyüklenenlere ve her söylediğini doğru zannedenlere değil!

Genç Osman ile ilgili ilkyazımdan sonra Şeref Bey,

araştırmalarıma yardımcı olmak için yapıcı bir eleştiri yapmıştı kendileri,

bir büyükten beklendiği gibi aklıselim ve hakkı olarak!

Aksaray’ımızın, Sultan IV. Murad’ın sefer güzergâhında olmadığını söylememe

eleştirel bir yorumla yaklaşmış,

ben de onun yorumuna karşı bir cevap vermiştim:

Zaten esas olanın güzergâh olmadığını,

Sultan’ın Aksaray’a uğramış olsa bile bu durumun Genç Osman ile alakası olmadığını, çünkü Genç Osman’ın Revan Seferi’nden 5, Bağdat Seferi’nden 8 sene evvel şehit olduğunu ona söylemiştim.

Ve bu sözümün üzerine Şeref Bey şehrin büyüklerinden beklendiği gibi çok da güzel bir söz söylemişti. Şeref Bey’in sözünü buraya yazayım, belki nasiplenirsiniz:

“Yazılı kaynak yoksa tarih yok diyemeyiz elbet. Ama bilmediklerimizi bilmiyoruz diyebiliriz.”

Şeref Beyi örnek almanızı size şiddetle tavsiye ediyorum Beyefendi!

Çünkü siz,

YAZILI KAYNAK YOKSA TEVATÜRÜ DOĞRU KABUL ETME İŞLEMİNE O KADAR KAPTIRMIŞSINIZ Kİ KENDİNİZİ,

YAZILI KAYNAK ORTAYA ÇIKTINDAN SONRA BİLE

İNATLA TEVATÜRÜ SAVUNMAYI ADET EDİNMİŞSİNİZ KENDİNİZE!

 

Biz ne zaman kazanacağız biliyor musunuz Beyefendi?

BİLMEDİKLERİMİZE “BİLMİYORUM”,

BİLMEDİKLERİMİZİ BİLENE DE “TEBRİK EDERİM” DİYEBİLDİĞİMİZ;

 

VE “TEK” OLMA ARZUMUZU BASTIRIP,

“BİR” OLMANIN GÜCÜNÜ KAVRAYABİLDİĞİMİZ ZAMAN KAZANACAĞIZ!

BİLMEDİKLERİNİZE “BİLMİYORUM” DİYEBİLİN BEYEFENDİ!

Bu ayıp değildir, inanın!

Hata yapanın “Hata yaptım” demesi de ayıp değildir mesela!

Özür dilemek de ayıp değildir Beyefendi!

Ama inatla yanlışı savunmak ve bu savunmayı yaparken de doğruyu söyleyene, haksız yere ağız dolusu hakaret etmek ayıptır.

 

“Kapak yapmak” küfrünün ne anlama geldiğine buyurun buradan bakın:

https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2257114-kapak-olsun-sozunun-ne-manaya-geldigini-bilseniz-bir-daha-kullanmazsiniz

Ve bir daha da terbiyesizlik yapmayın!

Babamdan daha büyük yaştasınız, size terbiyeyi ben öğretecek değilim!

Bu küfrü kullananlar için Murat Bardakçı ne kadar da doğru söylemiş:

“Kapak olsun” sözü şimdi iki-üç yüz kelime ile konuşan, dertlerini böyle fakir hâle gelmiş yahut getirilmiş bir dil ile ifadeye çalışan; herhangi bir fikre, görüşe ve düşünceye sadece ağız dolusu hakaretle karşı çıkılabileceğini zanneden bugünün ifade özürlülerinin okkalı söz etme hevesi ile ama ne mânâya geldiğini bilmeden sarfettikleri ağır bir ifadedir ve apaçık küfürdür!

Bu kadar yeter!

Dahası da size ayıracağım sonraki köşe yazıma kalsın!

Gelelim şimdi Genç Osman’ımızın askeri sınıfına…

Serinin ilk 3 yazısında söylediklerimi göz önüne alıp Genç Osman hikâyesine, destanına ve tarihî kişiliğine baktığımız zaman Genç Osman ile ilgili şunları söyleyebiliriz:

Devşirme değil Müslüman bir ailenin çocuğudur,

bekârdır,

yaşı küçüktür,

ata binmektedir,

kaleye ilk saldıranlardandır

ve bir beylerbeyinin adamlarındandır.

Bu ifadeler ile Genç Osman’ın aslında öncü kuvvetlerden olduğu söylenebilir. Yani o, kapıkulu değil, serhad kuludur. Yani o, eyalet askerlerindendir.

Eyalet askerlerini kapıkulu askerlerinden ayıran en önemli özellikleri, Müslüman ve Türk olmalarıdır!

Kapıkulu askerleri ise devşirmedirler, sonradan Müslüman olmuşlardır.

Tımarlı Sipahiler de eyalet askerlerindendir, ancak tımarlı sipahiler ordunun ağır süvarileridir. Yani öncü kuvvetlerden değillerdir.

Öncü kuvvetler, asıl ordunun önünde giden, yaya yahut hafif süvari birliklerdir.

Yayalara azeb, atlı olanlara akıncı ve deli denilir.

Genç Osman, yaya değil atlıdır. Yani azeblerden değildir.

O, atlı öncü kuvvetler içerisindeki delilerden olmalıdır.

Çünkü akıncılar 16. yy. sonlarından itibaren önemlerini kaybetmişler ve yerlerini Kırım Tatarlarına bırakmışlardır.

Ayrıca görevleri bakımından akıncılara benzeyen, “deli” adıyla anılan bu hafif süvarilerin akıncılardan ayrılan en önemli özelliği vezîriâzam, vezir ve beylerbeyilerin maiyet askeri olmalarıdır.

Hatırlarsanız Genç Osman’ımızın, Beylerbeyi Abaza Mehmed Paşa’nın maiyetinde bulunan askerlerden olduğunu daha evvel söylemiştim.

Deliler

kanat takmalarıyla,

vahşi hayvanların postlarını ve kürklerini giymeleriyle,

atlarını dahi bu postlarla süslemeleriyle

ve cesaretlerini sergilemek için vücutlarına kesici aletler saplamalarıyla meşhurdurlar.

Delilerin en belirgin özelliklerinden biri de

samur kürkler ve uçlarına yeşil, beyaz, sarı ipek püsküller takılmış gönderler taşımalarıdır.

Deliler,

üzerlerindeki renkli kordon ve kadife işlemeli, yaldızlı, ipekli kıyafetlerle oldukça etkileyicidirler.

 

Kısacası halk hikâyesinde Genç Osman’ın

üst dudağına yahut çenesine kaşağı-tarak saplaması,

destanda arslana benzetilmiş olması

ve ibrişim (ipek) kuşağının öne çıkarılması,

savaşta öncü olması,

atlı olması

ve üstün cesaret göstermesi,

devşirme olmaması,

ailesinin Müslüman ve Türk olması,

yaşının küçük olması

onun deliler ocağından olduğunun hikâyeye ve destana yansımış hâli olmalıdır.

Naîmâ’nın, Genç Osman’ın Abaza Paşa’nın adamlarından olduğunu ve 2. Bağdat Kuşatması sırasında, Bağdat’ın güney taraflarına askeri harekâtta bulunması için bir askeri kuvvete başbuğ tayin edildiğini söylemesi de onun akıncılardan olduğu bilgisine uygundur.

Zaten başbuğ, Osmanlı Devleti’nde başıbozuk veya akıncı kuvvetlerinin kumandanına verilen bir unvandır.

Yani onun,

Beylerbeyinin emrinde olması,

ordunun önünden Kerbela, Hille ve Necef’e gönderilmesi de onun Deliler Ocağı’ndan bir akıncı olduğunun göstergesidir.

Kısacası Genç Osman’ımız bir OSMANLI DELİSİ’dir!

O bir Deliler Başbuğu, DELİBAŞ’tır!

O mermere tokat aşk edenlerden biridir!

Genç Osman Serisi’nin son yazısında görüşmek üzere…

Tabi öncesinde Kapakçı Beyefendiye köşe yazısıyla bir cevap vereceğim…

blank blank blank blank

 

Kapakçı Beyefendi,

Ben heykelleri ve hizmetleri eleştirirken kimseyi hedef almamış, en eskisinden en yenisine bütün heykelleri yorumlamıştım.

 Ama siz yakın zamanda kalan son kalıntısı yıkılan ŞİFAHANEMİZ için

bugün sözde bana karşı savunduğunuz ve değerlerimizi savunanlar olarak addeddiğiniz kimseleri,

ŞİFAHANE’nin kalıntısını yıkanlara gereken cezaları verdirmediler diye

düne kadar yerden yere vuruyordunuz…

Hatta Valimiz Sn. Aydoğdu’dan

yıkanı, yıktıranı ve yıkanlara sessiz kalanları cezalandırılmasını istiyordunuz.

Hatta ve hatta idari ve cezai işlemlere çarptırılmalarından sonra da

ibret alınması için onların kamuoyuna en gür şekilde duyurulmasını talep ediyordunuz Sn Vali Bey’den!

2 ay önce dahi demediğinizi bırakmadığını o kişileri ne oldu da savunmaya geçtiniz şimdi?

Ne oldu da

benim onları arkamdan süngüyle dürtülmüşçesine eleştirdiğimi,

arkanızdan süngüyle dürtülmüşçesine söylüyorsunuz,

hem de daha düne kadar kendiniz daha üst perdeden onları eleştirirken!

Bekleyin bekleyin!

Bu daha ne ki!

Size ayırdığım köşe yazımı bekleyin!

E ne demişler?

Söylediğine değil de duyacağına bak!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.