Dolar 32,3404
Euro 35,1084
Altın 2.241,61
BİST 8.875,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 15°C
Az Bulutlu
Aksaray
15°C
Az Bulutlu
Çar 6°C
Per 8°C
Cum 8°C
Cts 12°C

Âfetzedelerin Sığınağı Ulu Câmi

Tarihçi - Araştırmacı
12 Nisan 2017 11:25

Dünyanın birçok yerinde herhangi bir tehlike zuhur ettiğinde insanların sığındıkları yerler genelde belirli mekanlardır. Yaklaşık olarak bir asır öncesine kadar şehirleri genellikle kale içi gibi düşünebiliriz. Başta kaleler olmak üzere bazı özel mekanlar herhangi bir saldırı karşısında insanların sığındıkları yerlerdir. Düşman saldırısından daha âni olan ve insanları hazırlıksız yakalayan daha önemli tehlikeler doğal âfetlerdir. Câmi, kilise gibi yerler böyle âfetlerden sonra insanların maddî ve manevî olarak sığındıkları yerler arasında başta gelir. Çünkü çaresiz kalan insan hem mekân olarak daha güvenli bir yer arar hem de yalnızlıktan kalabalığa sığınmak, güçlü hissetmek ister. Aksaray’da asırlar içerisinde bilinen çok fazla âfet olmamıştır. Daha doğrusu belgelere yansıyan sel felâketleri ve 1864’te kazaen meydana gelen bir yangın biliyoruz. Bir de 1935 ve 1938 yıllarında can kaybına ve hasara sebep olmayan iki deprem biliyoruz.

Her ne kadar belgelere yansımamış da olsa asırlar öncesinde Anadolu’nun diğer şehirleri gibi Aksaray’ın da Moğollar döneminde büyük bir travma yaşadığı kabul edilmektedir. 3 Temmuz 1243 tarihinde yapılan Kösedağ Savaşı’nı kazanan Moğollar’ın istilasını burada kısaca hatırla(t)mak yerinde olacaktır. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde akıl almaz vahşiliklerle ilerleyen Moğollar Aksaray’da da kötü izler bırakmıştır. Baycu Noyan kumandasındaki Moğol Ordusu Aksaray’da tam itaat istemiştir. Direnenlere acımamıştır. Üniversitede öğrenciyken hocamız Prof. Dr. Mikâil Bayram’ın verdiği bir örneği hiç unutamıyorum. Moğollar, Sultan Hanı’na sığınanlara merhametle yaklaşmak yerine ziftli samanla kervansarayı yakmıştır. Yine Aksaray’da Câmi-i Kebir’e sığınanların eman dilemesini önemsemeyen Moğollar’ın camiyi yakıp-yıktığı söylenir. Karamanoğulları’nın bu harap camiyi ihya etmelerinin sebebi olarak bir depremin sebep olduğunu dile getirenler olduğu gibi Moğollar’ın katliamı olarak gösterenler de vardır.

İKİNCİ NUH TUFÂNI’NDA ULU CÂMİ

1863 yılında meydana gelen ve Aksaraylılar’ın Nuh Tufânı’na benzettikleri sel felâketinde sığınak, huzur limanı yine Ulu Câmi olmuştur. 11 Mayıs 1863 günü akşam saatlerinde Aksaray’ı perişan eden selden sonra insanlar hem selin ulaşmadığı büyük bir mekân olması hem de manevî olarak rahat edebilecekleri mekâna, Câmi-i Kebir’e sığınmışlardır.

Bahsettiğimiz bu selin oluşturduğu zararlar ve yapılması gereken yardımlar hakkında, Aksaray kasabası ileri gelenlerinin yazdığı toplu dilekçeyi hatırla(t)manın isabetli olacağı kanaatindeyiz.

Aksaray kasabası ileri gelenlerinden Padişah Abdülaziz’e,

11 Mayıs 1863 günü akşam saatlerinde Aksaray kasabasından geçen nehrin taşmasıyla büyük bir sel oluşmuştu. Nuh Tufanı büyüklüğündeki bu sel kasabanın her tarafına kol kol hücum etmiş ve kasabada yaşayan insanları gece vakti mağdur etmişti. Mal, eşya ve hayvanlar tamamen telef olmuş, insanlar canlarını zor kurtarmıştı. Selden kaçanlar dağ tarafına kaçarak ve Ulucâmi çevresinde toplanarak selden kurtulabilmişti. Mahsur kalanların ve ağaçların üstüne çıkarak canlarını kurtaranların feryat ve çığlıkları sabaha kadar işitilmişti. Üç saat boyunca süren bu sel tüm evleri harap ederek yıkmıştı. Evlerdeki eşya ve zahire tamamen yıkıntılar altında kalmış ve kurtarılabilen eşyalar ise kullanılamayacak bir hale gelmişti. Sayısız hayvanın telef olmasından başka maalesef 8-10 kişi de canını kaybetmişti. Tüm kasaba halkı aç ve bi-ilaç olarak harabeler üzerinde açıkta kalmış durumdaydı. Kendimizi geçindirmeye, karnımızı doyurmaya ve yıkılan evlerimizi yeniden yapmaya gücümüz kalmamıştı. Perişanlığımızı ve memleketin durumunu Konya Valisi aracılığıyla İstanbul’a bildirmiştik. Kasabada oluşan zararın tespiti için Konya İdare Meclisi üyelerinden Hüseyin Hüsni Efendi ve Niğde’den Ahmed Beyzade Salih Efendi Aksaray’a geldiler. Aksaray İdare Meclisi üyeleriyle mahalle mahalle dolaşarak tespitlerini yazdılar. Hazırlanan defter kapınıza takdim edilmiştir. Taşan nehrin iki tarafında bulunan tüm câmi, mescit, medrese, hamam ve köprüler tamamen yıkılmıştır. Daha önce bir kısmı zarar gören ve zamanında Sultan Alaeddin tarafından yaptırılmış olan set de tamamen yıkılmıştır. Yıkılan bu setin taşları nehir yatağını tamamen doldurduğundan bundan sonra az bir yağmurda bile sel olması kaçınılmazdır. Durumumuzu tarif etmekten bile aciziz. Perişanlığımızı sadece merhametli Padişahımız efendimize arz ediyoruz. Bahsedilen set ile yıkılan câmi, mescit, medrese, hamam ve köprülerin yeniden inşası ancak Padişahımızın yardımıyla mümkün olabilir. Padişahımızın yardımı olmazsa kasabamız tamamen nüfussuz kalır. Kasaba halkı hala dağlarda ve yüksek yerlerde perişan bir halde yaşamaya çalışmaktadır. Padişahımız efendimiz bizlere yardımcı olurlarsa şehrimizin bânî-i sânîsi (yeni kurucusu) olacak ve Aksaray’da yatan Allah ehli evliyaların ruhani desteklerini ve fakir halkın dualarını alacaktır. Amacımız sadece durumumuzu arz etmektir. Elbette son karar Padişah efendimizindir.

Aksaray kasabası ileri gelenlerinden 135 kişinin isim ve mühürleri bulunan dilekçe aşağıdadır.

YORUMLAR

  1. misafir dedi ki:

    yalakalıkla cebini doldurup üçüncü avradı alanlar da tarihçiyim diye geçiniyor sizin gibi iğneyle kuyu kazanlar da…