Dolar 32,3407
Euro 35,1132
Altın 2.239,20
BİST 8.887,93
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 15°C
Az Bulutlu
Aksaray
15°C
Az Bulutlu
Çar 6°C
Per 7°C
Cum 8°C
Cts 12°C

Dört Asır Önce Aksaray’da Kamuoyu

Tarihçi - Araştırmacı
31 Ekim 2016 15:52

Osmanlı toplumunu sessiz bir yığın gibi görmek, her denilene itaat eden kalabalık gibi telakki etmek elbette isabetli bir tespit olmaz. Her devir, her şehir elbette bir değildir. Aynı devletin farklı şehirlerinin aynı günlerde aynı olaya, aynı karara eşit tepki verdiğini iddia etmek ne kadar beyhude ise bir yerdeki sessizliği tüm ülkeye mâl etmek de o kadar boştur. Kamuoyu asrımızda bile çok farklı şekle bürünmektedir. Aynı ya da benzer hadiselerde doğu ile batının tepkisi bir midir? Elbette farklıdır. Bunda o dönemin özel şartları etkili olduğu gibi yılların birikimi, kültürü de etkindir. Kuzey Kore’nin, Tayland’ın ya da birçok doğulu devletin önemsemediğini bugün İskandinav ülkeleri hayatî bir mesele olarak görebiliyor. Osmanlı toplumunda insanlar yerine göre tepkisini dile getiriyordu. Bazen birlikte hareket ediyordu. Aksaray’da da buna benzer birkaç hadiseye 1600’lü yılların ilk yarısını dikkate alarak şahit oluyoruz.

İstenmeyen adam: Hatip Hacı Abdülcelil…

1629 Aralık’ının sonlarında Aksaray’ın ileri gelenleri “devletin atadığı memura” itiraz ediyor. İtiraz edilen bugünkü manada bir memur değil elbette, lakin devletin emriyle görevlendirilenler bir yerde memur değil midir? Aksaray’ın manevi sembollerinin başında gelen, şehrin merkezindeki Türk-İslam mühürlerinden olan Ulu Cami’ye hatip olarak atanan Hacı Abdülcelil’i istemeyenler, devletin atadığı kim olursa olsun kabul etmek zorundayız dememişler ve mahkemeye topluca gelerek görevlendirilen Hacı Abdülcelil’e itiraz etmişlerdir. İtiraz edenler ziyadesiyle kalabalık ve kayıtlar arasında gördüğümüz birlikte hareket etmeye en iyi örnektir diyebiliriz.

Şeyh Hamza Efendi, Şeyh Ali Efendi, Seyyid Numan Çelebi, Hüseyin Çelebi, Ahmet Ağa, Hacı Hızır Çavuş, Tazızade Muslihüddin Halife El-İmam ve Ferhad Bey, Hacı Yusuf başta olmak üzere dönemin şeyhler, âlimler, Salih insanlar ve de cemaatten hatırı sayılır bir kalabalık mahkemede hatip Hacı Abdülcelil’i istemeyiz diyorlar. Kayıtlara göre durum bundan ibaret. Gönül bu hükmün devamını görmek, istenilmeyen hatibin nasıl bir günahı(!) olduğunu, nerdeyse tüm Aksaraylı’nın istemediği adamın neden protesto edildiğini öğrenmek ister. Ama maalesef bunu öğrenemiyoruz (Davanın şahitleri olarak Fahrü’l-akran Ali Bey, Hüseyin Bey, Hüseyin bin Abdülkerim, Ali bin Mehmed, Muhzırbaşı Muslu’nun isimlerini görmekteyiz.)

***

Burada dikkatinizi Şeyh Hamza Efendi çekmiş olabilir. Tahmin edileceği üzere Hamza Baba diye bildiğimiz ve Ervah Kabristanı’nda türbesi bulunan zât ile Şeyh Hamza Efendi aynı kişidir. 1629’da hayatta olan Hamza Baba’nın hayali birisi olmadığını gösteren bu kayıt önemlidir. Zaten 1640 sonlarında şehrimizi ziyaret eden Evliya Çelebi de ünlü eserinde Hamza Baba’dan bahseder.

“Şeyh Hamza Sultan, Tarik-i Bayramîyye’de ulu erdir” diyerek bahsederken, Hazretin Kabr-i Şerifi’nin de Ziyâretgâh-ı Hızırlık’a yakın olduğunu söyler.

 

YORUMLAR

  1. Zıkkımın Kökü dedi ki:

    Hııı, demekk ki 400 yıl önce haksızlığa boyun eğmeyen itiraz edebilen direnç gösteren haklarını bilen bir toplummuşuz..