Baharımız ve Seçim Kirliliği
Şu bahar yok mu bahar… Yağmur sonrası toprağın kokusu. Güneş yakmaktayken iniveren sağanak sonrası ürperiveren, üşüyen ama o kokuyu duymaya devam etmek için dışarıda kalmayı istememiz?
Fidanları minik minik getirip, toprağa özenle yerleştirmemiz, can suyunu doya doya içtikten sonra, yaprak çıkardığını , boy verdiğini görmemiz?
Tohumların, sitillerin tutması… maydanozu, domatesi kendimizin yetiştirmesi sonunda koparmamız kıyamadan, koklaya koklaya … Çiçeğe donanmış yaylalara koşmak istememiz…
Papatya tarlalarında yuvarlanmamiz , yeni doğmuş kuzulara “hoş geldin dünyamıza” dememiz…
Şirin yavruyu büyük bir keyifle annesinin kuyruğuyla oynarken izlememiz… Kendi kendimize sesli sesli gülerken, etrafa utanarak bakmamız.
Yüreğimizin durup dururken heyecanla kıpır kıpır olmasına anlam veremeden, çevreye hiç bakmadığımız kadar sevgiyle bakmamız…
Gökyüzünde daha mı çok yıldız var, henüz güneş batmamışken ay da doğmuş? Ayaklarımız çıplak çayırlarda top oynamamız, ip atlamamız…
Kış uykusundan yeni uyanmış şaşkın kaplumbağayı, “asfaltta ezilmesin “ diye alıp, ağaçlıklı korumalı arazilere bırakmamız… Karıncaları izlememiz?
Hayranlıkla izlediğimiz kelebeğin ömrü gerçekten de bir gün mü acaba diye hüzünlenmemiz?
PEKİ BU GÜZELLİKLER ARASINDA NEREDEN ÇIKTI ŞU SEÇİM MİNİBÜSÜNÜN BANGIR BANGIR GÜRÜLTÜSÜ? Ne için küfürler var meydanlarda? Neden dedikodular, hakaretler televizyonlarda?
Ne geziyorsunuz BAHARIMIZIN içinde?
Gürültüyle kirlilik, çevreye yapılan kirlilik, dilimize getirilen kirlilik…Az kaldı. Oy verip vatandaşlık görevimizi yapacağız. Onlar ne kadar bağırsa da, baharımızı ayaza çevirseler de bu süreç bitecek.
Ama dikkat BAHAR DA BİTECEK. Yarın herkes kıralara!!!