Kazara Kaza Aksaray ve Tapucu Hasan
Merhum Tapucu Hasan Güçlüer’i kim bilmez? Kanaatimce Aksaraylı olan ya da Aksaray’da 15-20 yıldır yaşayıp da eski Aksaray sohbetine kulak kabartanlardan herkes duymuştur merhumun ismini.
-Kim bilmez yahu, cevabını duyar gibiyim. Aksaray’da çok kişinin hatırası var. Kimi idareciliğiyle, kimi çalışkanlığıyla, kimi hırsıyla, kimi cömertliğiyle, kimi de sözünü eğip-bükmeden söylemesiyle tanınır veya hatırlanır. Merhum Tapucu Hasan da dik duruşuyla, titizliğiyle ve adaletiyle hatırlanır. Bir gün dönemin Aksaraylı olan Niğde Milletvekili, Aksaray Belediye Reisi’ne sohbet esnasında tapuda bir işinin olduğunu ama vaktinin az olduğu için hızlıca halledilmesi gerektiğini söyleyince, reis de kartvizitini çıkarır ve arkasına “işi hızlandır” yazıp vekile uzatır. Vekil zaten dönemin Aksaray’daki en yetkililerinden birisi, bir de başkanın selamıyla gidince işinin bir an evvel halledileceğini düşünerek tapuya varır ve uzatır kartı. Oturur sandalyesine. Alır eline kartı ve okur Tapucu Hasan. Bir hışımla telefon açar belediye reisine. “Bu adama gelmiş de işi yapılmamış mı? Yoksa yapılmayacak bir iş var da sen gönderdiğin için mi yapacağım bu adamın işini?” diye sorusunu sorar ve sinirli-üzgün bir şekilde “beni tanıyamamışsın, yazık!” der kapatır. Vekil ne olduğunu da anlayamaz. Vekil kalkar gider. On, on beş dakika sonra reis ve mebus birlikte gelirler Tapucu’nun yanına.
-Senin hakkında insanlara kaba davranıyor gibisinden çok şikayet vardı ama bugün biz de anladık ki, sen adaletli davrandığın için şikayet ediliyormuşsun. Ne olursa olsun senin arkandayız. Hep böyle dürüst ve adaletli ol, diyerek tebrik edip çıkmışlar.
Ama başlıktaki “kazara kaza” meselesi daha hoşuma gider benim. Şöyle ki, Aksaray’ın ilçe olduğu günlerde Karapınar ile Aksaray arasında bir mesele çıkar. Dönemin kaymakamı da vekil olarak sınır meselelerinde uzman olduğu için Tapucu Hasan’ı resmi yazıyla görevlendirir. Jip ile varır Karapınar’a Aksaray kaymakamı. Karapınar kaymakamı kendisiyle muhatap olanın kaymakam değil vekil olduğunu öğrenince sırtını dönüvermiş. Bu duruma anında tepki veren Tapucu Hasan kendisiyle birlikte gelen Aksaray ekibine “haydi gidiyoruz, bu iş burada kalır” emrini verir. Bu defa Karapınar kaymakamı panik yapar. “Ne oluyor Beyefendi?” diye sual edince, Tapucu Hasan
“Beğenmedin ya az önce beni, bizi. Unutma ki, ben senin gibi sıradan bir kazanın kaymakamı değil; kazara kaza olan Aksaray’ın kaymakam vekiliyim. Ben senden daha üstünüm. Ben sana sırtımı dönerim, sen bana dönemezsin” demiş.
Unutmadan bir hatırasını daha kısaca yazıvereyim. Yine bir gün tapuya işim acil diye paldır-küldür ayağındaki çarıkla bir köylü girer. Tapucu Hasan da her zamanki gibi sert tavrıyla adamı düzgünce sıraya gir diyerek dışarıya çıkarır. Adam çıkarken köylüye ayrımcılık yapılıyor gibi düşünerek “yılan gibi adam” mırıldanmasıyla çıkar ve sıraya geçer. Dönemin bakanlarından merhum Mehmet Altınsoy da tapuya girer ve direkt Tapucu Hasan’ın yanına varır. Tapucu Hasan, bakana “işiniz devlet işi mi yoksa şahsi mi?” diye sorar ve “şahsi” cevabını alınca, “sıranız on üç’tür ama bu sandalyede oturabilirsiniz” der. Buna şahit olan köylü hemşehrimiz sıra kendisine gelince, bakanın yanında “Ver elini öpeyim, ben de sandım ki, köylüye garezin var… Hâlbuki sen bakanı bile sıraya soktun, hakkını helal et, sana yılan gibi adam dediydim” demiş. Bunu kim anlatıyor pekâlâ? Yıllar sonra bir konferansta merhum Mehmet Altınsoy aktarıyor ve bize ulaşıyor bu kıssadan hisse.
Merhumu rahmetle anıyor, ruhuna Fatihalar hediye ediyorum..