Dolar 32,4810
Euro 34,9545
Altın 2.436,94
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 30°C
Az Bulutlu
Aksaray
30°C
Az Bulutlu
Cum 27°C
Cts 26°C
Paz 26°C
Pts 22°C

101. Yılında Çanakkale Zaferi -3-

Tarihçi - Araştırmacı
20 Mart 2016 23:20

Ama hamasi isimler koydukları, yenilmez sandıkları gemiler, ismi yardım manasına gelen bizim ufacık Nusrat Mayın Gemisi’yle başa çıkamadılar.  Yiğitlerimizin isabetli atışlarıyla ilk önce Agememnon battı. Daha sonra da Fransızların ismini söylerken bile kendilerinden geçtiği ünlü “Bouve” bir tabak küvette nasıl kayıp giderse Çanakkale’nin serin sularında öylece kayıp derinlerdeki yerini aldı. Ardından Bouvenin mayına çarptığı yerde infleksbıl da ağır yara almış ve irresitıbıl gibi savaş sahnesinden çekilmek zorunda kalmıştı. Ama en önemlisi düşmanların asla unutamayacağı, Koca Seyyid’in batırdığı  “Oyşın” isimli devasa geminin batmasıydı. Hiç kimse inanmak istemiyordu bu geminin bu şekilde battığına. Bu hadiseyi hepimiz gayet iyi biliyoruz ama ben yine de şöyle bir hatırlatmak isterim.

Çanakkale Harbi’nde, Rumeli Mecidiye Tabyası, korkunç bir düşman saldırısı neticesinde neredeyse tamamen imhâ edilmişti. Cephaneliğin büyük kısmı havaya uçmuş, on altı topçumuz şehid olmuştu. Koca tabyadan ayakta kalabilen bir yüzbaşı, iki nefer, bir de vinci kırılmış, ağzına mermi alamayan tek bir top idi. Yüzbaşı, etraftaki birliklere durumu haber vermek için uzaklaşmıştı ki, erlerden Koca Seyyid, denizin üzerinde ateş ve ölüm püskürterek ilerleyen düşman gemilerine bakarak derin derin içini çekti. Gözleri doldu. Acziyet içinde çırpınan yüreğinin mahzuniyetiyle ellerini yüce Mevlaya kaldırdı ve;

Ya Rab! Ey kudret sahibi Allah’ım!  Bana şu an öyle bir kuvvet ver ki hiçbir  kulun benden daha güçlü olmasın”  diyerek Rabbine sığındı, O’ndan yardım istedi. Koca  Seyyid, dünya aleminden sıyrılmıştı ve sadece Rabbinin huzurunda idi. Gözlerinden akan yaşlar yanaklarından  aşağı süzülüyordu. Vird halinde bir müddet: “La havle vela kuvvete illa billahil aziym” dedi. Sonra, birden “ YA ALLAH” diye haykırdı ve arkadaşının hayret ve şaşkınlık dolu nazarları arasında 215 okkalık  (yaklaşık 276 kiloluk) mermiyi kavrayıp kaldırdı. Demir basamakları üç kez inip çıktı. Göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtıları duyuluyordu. Sel gibi ter dökülüyordu. Koca Seyyid, çatlamış dudaklarıyla: “Allah’ım! Benden kuvvetini esirgeme!” duasına devam ediyordu.

Nihayet topun ağzına sürdüğü meşhur üçüncü mermiyle savaşın kaderi değişti. İngilizlerin “Oyşın” isimli zırhlı gemisi vurulmuş ve denizin üzeri cehennemi bir aleve bürünmüştü. Hadiseyi öğrenip Cenab-ı Hakk’a şükreden Cevat Paşa, Koca Seyyid’i tebrik ederken ondan fotoğraf çektirmek için aynı ağırlıkta bir başka mermiyi tekrar kaldırmasını istediğinde, pehlivan Seyyid şu cevabı veriyor: “Paşam! Ben bu mermiyi kaldırırken, gönlüm ALLAH’ın feyziyle dopdolu ve teyyid-i ilahi’ye mazhar idi. Kendimde bir başkalık hissetmekteydim. Cenab-ı Allah’a yaptığım duaların mukabilinde onun nusret ve inayeti tecelli etmişti. Bu o ana mahsustur. Şimdi kaldıramam kumandanım. Mazur görün.”

Seyyid’in bu sözleri üzerine Cevat Paşa, “evladım, büyük bir iş başardın, bir mükafat iste benden” dedi. Allah’a kulluktan başka her şeyi silmiş bu fedakâr yiğit, ruhundaki ikinci kahramanlığı da: “kumandanım hiçbir talebim yoktur, lakin pehlivan yapılı odluğumdan, günde bir somun yetmiyor. Daha güçlü olmam için, emretseniz de bana iki somun verseler” diyerek sergiledi. Bu isteğe tebessüm eden Cevat Paşa, onu onbaşılıkla mükâfatlandırdı. Akşam olup herkese bir, onbaşı’ya iki somun verildiğinde büyük iman kahramanının gönlü buna razı olmadı. Yiyecek kıtlığının hüküm sürdüğü bu zamanda arkadaşlarından farklı olmak istemeyen, kendisine verilen somunların birini iade etti ve bir daha almadı. Koca Seyyid’in bu hali, ondaki iman celadetini, kalbinin iman ve ihlas samimiyetini göstermektedir.

Türk tarafında bu olağanüstü kahramanlıktan dolayı mutluluk devam ederken müttefiklerde durum tamamen farklıydı. Denizdeki bu mağlubiyetin mayın tarama gemilerinin işini hakkıyla yapmamasından kaynaklandığına, Yüzbaşı Keprat’ın yargılanmasına karar verdiler. Yüzbaşı Keprat’ı Geliboluda mayın taramakla görevlendiren ise Amiral Keprat yani babasıydı. Mahkeme yüzbaşı Kepratın idamına karar vermişti. Mahkeme başkanı ise Amiral Keprattı. Genç yüzbaşı Kepratın son sözü kısık bir sesle “baba” olmuştu. Yüzbaşı Kepratın başarısızlığına başka bir sebep de Çorçilin boğazı geçmenin yalnızca donanmaya ait olduğu inancı ve bu konudaki inadıydı. Sonunda anladılar ki, denizi geçemeyecekler. Hemen sömürgelerinden alelacele askerler getirerek kara harekâtına hazırlık yapmaları için Mısır’a gönderdiler. 24 Nisana kadar çıkartma eğitimini tamamlayan askerlerin birçoğunu Osmanlıya karşı kin ve nefretle besleyen komutanlarda gözü dönmüşlük hali mevcuttu.  Askerlerin birçoğu Çanakkale boğazını geçemeyeceklerini gayet iyi bilseler de başkomutanları yani Akdeniz sever kuvvetleri komutanı Ian Hamilton zafere inanmış komutan rolünü çok güzel oynuyordu!..

mustafa-firat-gul-canakkale-zaferi-2

mustafa-firat-gul-101-yilinda-canakkale-zafer-1

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.