Dolar 32,5488
Euro 34,8698
Altın 2.427,46
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 32°C
Az Bulutlu
Aksaray
32°C
Az Bulutlu
Çar 31°C
Per 29°C
Cum 27°C
Cts 27°C

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Deniz Kurtoğlu / haberaksaray.com
8 Mart 2017 16:45

Dünya Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. Temelinde kadınların, siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanması yatmaktadır.

Tarihçesine göz atacak olursak, 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve bu olay dünya çapında büyük yankı uyandırdı.

26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın International Women’s Day–(Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

Her yıl ilkbaharda dünyaca anılmaktaydı fakat tarihin 8 Mart olarak saptanışı ise, 1921 de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’na dayanmaktadır. Bu konferansta ismi de “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlendi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.

Ülkemizde 8 Mart, ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” ismiyle kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor.

 Kadın Hakları Konusuna Genel Bakış:

Eski Türk Devletlerinde aile hayatında, devlet yönetiminde ve miras hukukunda erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadını, Osmanlı Devleti yönetiminde bir çok haklarından mahrum kalmıştı. Hatta nüfus sayımına bile dahil edilmeyen Türk kadını evlenme boşanma ve miras işlerinde ikinci plana atılmıştı. Cumhuriyet kazanımları sonucunda yapılan yasal düzenlemelerle başta seçme ve seçilme hakkı olmak üzere çağdaş hayatın gerektirdiği sosyal alanın her kesiminde bir çok haklara sahip oldu.

İlk kadın derneğimiz 1908 de kurulmuştur. Kadınımızın ev dışında çalışma hayatına ancak biçki yurtlarında Birinci Cihan Savaşında girdiği, cephedeki erkeklerden boşalan yerlerde posta telgrafta iş aldığı, Türk kız çocuğuna okuma hak ve mecburiyetini veren “Tedrisat-ı İptidaiye Nizamnamesi” nin 1913 de kabul edilmiş kızlarımızın yüksek öğrenime ilk adımı ancak 1914 de attığı, evlenme konusunda devletin hukuksal karışmasına imkân veren “Aile Hukuku Beyannamesi” 1917 de çıkarıldığı, 5 Aralık 1934 te ilk defa Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verildiği dikkate alınırsa, Türk milletinin uygarlık düzeyinin,  zannedildiği gibi, gerilerde değil aksine çok ilerilerde bulunmakta olduğu görülüyor. Bugün uygar toplumlar diye değerlendirdiğimiz bir çok toplumdan, çok önceleri Türk kadınına bu haklar verilmiştir (Gökçimen 2008:11). Bu ayrıcalıkları açıklayacak olursak, 1847 yılında kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniyye yayımlanmıştır. 1858 Arazi Kanunnamesi’nde mirasın kız ve erkek çocuklar arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükme bağlanmış ve böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkı kazanmıştır. 1897 yılında kadınlar ücretli işçi ve 1913 yılında ise ilk kez Devlet memuru olarak çalışmaya başlamıştır.

Kadınımız böylece layık olduğu yere gelmekle kalmamış aynı zamanda kuvvetli ve müşfik bir ana, gerçek bir eğitimci ve nihayet yurduna karşı sorumluluklarını yerine getirmede erkeğinin en güçlü, emin desteği ve ortağı olma niteliklerini de yeni kuşaklara aktarmada büyük bir hüner göstermiştir. Atatürkün getirdiği yeniliklerin ana gayesi ve uygulamalardaki stratejisinin asıl fikri “Milletimizi batı uygarlığı seviyesinin üzerine çıkarmak” olduğunu biliyoruz. O, bu amaçla giriştiği bir çok konuda ve gerçekleştirdiği bütün yeniliklerde daima önceliği Türk kadınına verdi. Kadınımızın kültür seviyesini yükseltmeyi, evinin içinde ve dışında sahip olması gereken ve lâyık olduğu bütün haklarını kendisine teslim etmeyi ve onun her yönüyle çağdaşı olduğu başka ülkeler kadınlarının da üzerinde görmeyi arzuladığı bir gerçektir. “Kadın Hakları ve Statüsü” konusu, Atatürk’ün yaşamı boyunca üzerinde durduğu, incelediği, daima geliştirici değişmeler yaptığı bir konudur (Göksel, 2012)

Görülmektedir ki,  ülkemize kazandırılan her yenilik, sosyal bünyemizde kökten değişmelerin kaynağı oldu. Çağın gerisinde olan her kurum, her inanış ve davranış bırakılarak bunların yerine en doğrusu, en çağdaşı getirildi. Yaşadığımız dünyada toplumlar “gelişmiş, az gelişmiş veya gelişmekte” gibi sınıflara bölünmektedir. Bunların her birinde kadının durumu ve toplumun sosyal bünyesindeki yeri başka başkadır. Diğer toplumlarda kadının yeri ve hakları Türk kadınınki ile birlikte değerlendirildiği zaman yapılan değişikliklerin en fazlasının “Türk Kadını”na düştüğü görülür. Ama maalesef son yıllarda Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin son raporuna göre siyasetteki kadın ortalaması hala oldukça düşük. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve Parlamentolararası Birlik’in ortak bir çalışma ile hazırladığı ‘Siyasette Kadın Raporu 2012’ Rapora göre, dünya genelinde kadın parlamenter oranı geçen yıldan bu yana sadece yüzde 0.5 yükselmiştir. Rapor, aynı zamanda kadınların dünya genelinde siyasete katılım oranlarını ülkelere göre gösteren bir harita da yayınlamıştır. Ülkemizde Kadının Siyasete Katılım Oranı nda 96 ülkelik listede 90. Sıradayız.

İstiklâl Savaşımızda Kadın

Atatürk bir Türk anasının eseridir. Bir Türk kadının çocuğu olarak dünyaya gelmiş olmaktan daima övünç duyar. Ama O’nun Türk kadını ile yakından ve elele, işbirliği yapması, çalışması İstiklâl Savaşında olmuştur. Türk kadını için gerçek yargılara bu mücadelenin içinde geniş kapsamı ile ulaşmıştır. Bu nedenle öncelikle İstiklâl Savaşımızdaki kadın hareketlerine bakmak çok isabetli olur.

Türk kadınının İstiklâl Savaşında yaptıklarından bazı örnekleri tarih sayfalarından buraya aktarmakta yarar vardır. Türk kadını Türk silâhlı kuvvetlerinde hizmete elindeki silahla ve gönüllü olarak, dövüşerek ve kan dökerek, şehitler vererek girmiş ve analık göreviyle beraber bu vazifesini de en sert koşullar içerisinde başarmıştır.Kadınların statüsü, 1919-23 yıllarında verilen Bağımsızlık Savaşısırasında daha da yükselmiştir. Savaş, hem erkeklerin askere alınmasıdolayısıyla onların görevlerini kadınların devralması, hem de kadınların erkeklerle omuz omuza savaşması nedeniyle önemli rol değişmelerine yol açmıştır. Ayşe, Emine ve Seher isimli savaşçılar tarihe geçmiş gerçek Türk kadın savaşçılarıdır. Güney cephesinde bir müfrezede döğüşen Tayyar Rahmiye, Fransızlara karşı savaşırken şehit düşer. Gördesli Makbule 1921 de evlendiğinin ertesi günü kocası ile beraber bir çete kurarlar, dağa çıkarlar. Makbule de Yunanlılarla savaşırken şahadete erer. İzmit Cephesinde takım kumandanı Erzurumlu Fatma’yı da görürüz. Erzurum’daki Aziziye Tabyası’nın savunulmasında kahramanca çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadını Nene Hatun’un vatan için gece başlayan mücâdelesi, tüm düşman Erzurum’dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum’un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak,hizmetten hizmetekoşarakdestanlaştı. Türk Kadınlar Birliği tarafından ölümünden 3 ay önce yılın annesi seçilmiştir. Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu’da bulunan cephaneleri Ankara’ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921’de donarak şehit olmuştur. Büyük Millet Meclisi tutanaklarına geçen ve kendisine İstiklâl madalyası ve tuğgeneral rütbesi verilmesi teklif edilen bir Nezahat hanım vardır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk kadınına Türk ordusu saflarında resmen ve üniformalı olarak yer veren ilk generaldir, ilk askerdir. Bu konuda da bir yaratıcıdır. Ayrıca tahsil gören, dernek faaliyetlerine katılan ve basında tecrübe kazanan kadınlar, Milli Mücadele döneminde faaliyet göstermişler, bazıları kalemleriyle katılarak Türk milletini mücadeleye çağırmışlardır. Kadınlar tarafından yapılan bu çağrılar psikolojik bakımdan çok etkili olmuştur. Bu dönem basınında kadın yazarların en dikkat çekenleri Halide Edip ve Müfide Ferit’tir. Her ikisi de özellikle Hakimiyet-i Milliye ve İrade-i Milliye gazetelerinde yazmışlardır. Halide Edip Milli Mücadeleyi tanıtarak, halkı cesaretlendiren eserler kaleme almıştır. Dağa Çıkan Kurt (1922), Ateşten Gömlek (1922), İzmir’den Bursa’ya (1922) bunlar arasındadır (Kurnaz,1992:156,164; İnan,1980).

1919 da başlayan Millî Mücadelemizde kadınlarımızın canla başla nasıl savaştıklarına, kan döktüklerine, nasıl gazi ve şehit olduklarına dair sadece birkaç örnek vermiş bulunuyoruz. Dünya askerî tarihi incelenirse bu biçimde ve ölçüde cephelerde erkeği ile beraber dövüşen kadın savaşçılara ilk defa bizim tarihimizde rastlanır (http://atam.gov.tr/ataturk-ve-kadin-haklari/)

Türkiye’de kadına yönelik şiddet

Tarihimizde bu alanda ne kadar büyük atılımlar yapılmış, ne kadar büyük ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen günümüzle kıyaslandığında bir çok üzücü hadiselerin yaşandığı görülmektedir. Bu konuda basından, gün geçmiyor ki elem verici haberler almıyoruz.Her geçen gün özellikle aile içi şiddete maruz kalan kadınların, kızların acı haberlerinin artarak gelmesi bu konu üzerinde atılan adımların yetersiz kaldığını göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevivarlığının tanımlandığı 17. maddesi ile herkesin yaşam hakkını garantialtına almayı ve kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağını taahhüt eder.’’ Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet bu anayasal hakkın ihlali anlamına gelmekte, bu ihlalin önlenmesiiçin devlete önemli sorumluluklar düşmektedir.

Kültürel etkenleri inceleyen çalışmalarda da yine çoğunlukla ataerkil aile yapısına sahip ülkemizde töre cinayeti gibi çok ağır şiddet ister istemez ön plana çıkmıştır.“Namus cinayetleri” ise aile içi şiddetin özel bir türü olarak son yıllarda önemli bir mücadele eksenini oluşturuyor. Evli bir kadının başkasıyla evden kaçarak kocasını terketmesi gibi durumlar, kadınların töre cinayetlerine kurban gitmesine neden olmaktadır. Türkiye’de kadınların namus uğruna öldürülmesi, şiddetin görünür bir biçimi olarak erkek kadına dayak atmayı kendine bir hak olarak görmesinde yatar (Altınay ve Arat Y, 2007: 13)

Şiddet Nedeniyle Hayatını Kaybeden Kadın Sayısında Azalma

Son dört yılda şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadınlara ilişkin rakamları kamuoyu ile paylaşan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı rakamlarda ciddi bir düşüş yaşandığının ve bu azalmanın da kanuni düzenlemeler ve korumaların faaliyete geçmesi ile başarılabildiğini belirtti. Bakanlık tarafından sunulan rakamlara göre şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadın sayısı 2009 yılında 108, 2010 yılında 106, 2011 yılında 99, 2015 yılında ise 53 olarak kaydedilmiştir. Bakanlık tarafından açıklanan bir diğer önemli veri ise Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında, verilen tedbir kararlarına göre 4 bin 48 kadının koruma altına alınmış olmasıdır. Ayrıca, mahkeme kararıyla 29 bin erkek için de evden uzaklaştırma kararı verilmiştir. (Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun 6284 8.03. 2012) Bütün bu genelge ve yasalara rağmen ülkemizde Kadına yönelik şiddet en önemli toplumsal sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Bunu önlemek için bazı öneriler getirilebilir.

  • Şiddetle mücadelede ve kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında kadının ekonomik bağımsızlığı kritik önem arzetmektedir. Kadın istihdamında pozitif ayrımcılık yapılabilir.
  • Kadınların ekonomik hayata katılımını artırmak amacıyla; devletin kadınlara kreş doğum, süt ve ebeveyn izinleri, gibi çalışmaların yeniden düzenlenmesi
  • Kadınların çalışma saatleri yeniden düzenlenerek esnek çalışma modelleri getirilebilir.
  • Kadınlarda Teknoloji kullanımını ve özellikle cep tlf ve bilgisayar kullanımını yaygın hale getirmeli ve tehlike anında mail yada telefon kullanımı konusunda aydınlatılmalı.
  • Şiddetle mücadelede il il, köy köy gezilip toplumsal farkındalık sağlanmalı erkeklere kahvehanelerde, ibadethanelerde kadınlara ise çeşitli toplantılarda eğitim verilmeli toplumsal farkındalık sağlanmalı.
  • Şiddete maruz kalan kadın ve çocuklar için açılan sığınma evleri yurt geneline yaydırılmalı
  • Özellikle ceza kanunlarımızda hali hazırda uygulanmakta olan cezalar arttırılarak caydırıcı önlemler alınmalı
  • Bu konuda STK larla yada sendikalarla işbirliği yapmalı yurt çapında büyük katılımlı eylem planları hazırlanmalı.

Kaynaklar

GÖKÇİMEN, S.(2008), Yasama Dergisi, Sayı 10, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, s.11

GÖKSEL, B.(2012) T.C. Atatürk ve Kadın Hakları, Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Sayı:1 http://atam.gov.tr/ataturk-ve-kadin-haklari/(Erişim tarihi: 04.03.2013).

Kadın Hareketinin Kurumsallaşması (1994) Fırsatlar ve Rizikolar, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, İstanbul: Metis Yayınları,

KURNAZ, Ş.(1992) Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını (1939-1923), İstanbul.

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Web Sayfası, http://www.ksgm.gov.tr/ esitlik/ html, (Erişim tarihi: 05.03.2013).

İNAN,R. “Tarihte, Köyde, Kentte Türk Kadını”, T.T.K. ‘unda Konferans 5 Aralık 1980.

http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=143USAK Raporları, No.12-01: “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet(Erişim tarihi: 05.03.2013).

Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun 6284 8.03. 2012

ALTINAY, A.G, ve Arat Y.(2007)Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet, İstanbul.

(http://www.ksgm.gov.tr/ esitlik/ html)

(http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=143)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.