Dolar 32,5078
Euro 34,8942
Altın 2.440,35
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 24°C
Hafif Yağmurlu
Aksaray
24°C
Hafif Yağmurlu
Sal 23°C
Çar 22°C
Per 19°C
Cum 18°C

Aksaray Tarihinde Bilgi Kirliliği

Tarihçi - Araştırmacı
19 Eylül 2018 23:32

Geçmişle günümüz pek çok bakımdan elbette ziyadesiyle benzer. Bunun yanında çok ama çok farklıdır mazi le günümüz. Bu farklardan birisi de bilgi ile malumattır. Günümüzde enformatik bilgi vardır. Yani kalıcı değildir. Başka bir ifadeyle malumattır bunlar. Hemen ulaşılır ve kısa sürede unutulur. Ve güvenilirliği de problemdir. İyice araştırmak gerekir. Hele sosyal medya denilen ortamlarda servis edilmesi çok kolay olan belge-bilgiye inananların sayısı da maalesef çok fazladır. Neden fazladır sualine bu satırların yazarı uzun zamandır şöyle cevap veriyor: Düşünmek, araştırmak ve gerçeğe ulaşmak zahmetlidir ve bu zorluğu günümüz insanı hiç ama hiç istemiyor!

Bilgi kirliliği her tarafta var. Dünyanın her yerinde, her inanışında, her devletinde var. Hem de çok fazla! Aksaray tarihinde yok mu?

Olmaz mı? İstemediğin kadar!

Bunların düzeltilmesi elbette mümkün ama bu vakte kadar kimisi inanıyor ve buna göre devam ediyor. Mesela, tarihî bir hadisede saçma-sapan bir yorumu gerçek zanneden veliler hatta öğretmenler öğrencilere öğretiyor. Hem de bu bilgiyi bilen çok az kişiden birisi olduğunu düşünüp hafiften gururla ballandırarak anlatıyor. Bunları gördüğüm sürece müdahale ediyorum. Hemen aşağıdaki fotoğrafla ilgili bilgi verilirken ne yanlışlar yapılmış neler! Öncelikle fotoğrafla birlikte servis edilen ifadelere bakalım. İmlasına zerre dokunmadan olduğu gibi alıyorum buraya:

blank

“Aksaray Ulucami önü 1910: Önce burası Aksaray değil diye düşündüm ama sonra Kılıçarslan tepesi ve türbesini görünce ikna oldum. Önünde taş kesme ustalarının olduğu halen inşa edilmekte olan saat kulesine benzeyen taş yapı (şimdiki taksi durağının olduğu yer) ne idi, ne oldu acaba? Daha iyi anlayabilmek için aşağıda yorumlarda verdiğim 1896 tarihli Ulucami fotoğrafına bakınız. Minare taç kapının solunda. 1455 te yapılan bu caminin orjinal halinde minare yoktur. 1800 lerde yapıldığı anlaşılan bu uyduruk minare 1940 larda yıkılarak caminin sağ köşesine bugünkü minare yapıldi. Oysa Ulucami “mahzen türü” denilen bir camidir bu tür camilerin minaresi olmaz. Dikdörtgen yapılı bir camii olduğu için estetik olmaz. Ezan caminin damında ezan okunması için yapılan bir platforma içeriden bir merdivenle çıkılarak okunur. Fakat atalarımız olan mimarların ne yaptığını anlamayıp Nasrettin Hocanın leyleğin bacağını kesip “simdi kuşa benzedin” demesi gibi yüzlerce sene sonra illa da minare dikmeye kalkmak ta işin cehalet yönü. Sanki Karamanoğlu Mehmet bey in mimarı minareyi bilmiyor da biz ona beş yüz sene sonra ne yapması gerektiğini öğretiyoruz”.

İfadeleri okudunuz ve eminim sizler de pek çok bakımdan hatalı olduğunu anladınız. Şimdi bu bilgi kirliliğini yok etmeye çalışalım. Ki birazdan okuyacaklarınızı bu fotoğrafın altına ilk gördüğümde de yazdım. Öncelikle bu fotoğraf Konya’nın ilk fotoğrafçısı Garabet Kirkok Solakyan tarafından çekilmiştir. Minare meselesi dediğiniz gibi değil. Evliya Çelebi 1650 yılında şehri ziyaret ettiğinde minarenin yapıdan uzak olduğunu söyler. (Evliya Çelebi, Seyahatname, sayfa 82). Aksaray müzesinde bulunan ve Ulu Cami’nin minare kitabesine göre 1118/1706 yılında Abdullah Ağa oğlu Seyyid Hacı Mehmed bir minare yaptırmıştır. Ki bu minare üstteki fotoğrafta da görüleceği üzere ortadadır. Mevcut minare 1925’te yapıldı. Mühendis Salih Bey’in eseridir. Bu tarz camilerin minaresi olmaz meselesine gelince, bu tamamen isabetsiz bir yorum olmuş. En yakın örneğe bakın, yani Konya Alaeddin Camisine ve Niğde Alaeddin Camisine. Onların da minareleri vardır. Bir de köşk minare kast ederek yorum yapılmış. Özellikle mahalle mescitlerinde köşk minare uygulaması vardır ve caminin içinden değil, dışından çıkılır. Şehrimizde birçok mescidin minaresi dediğimiz tarzdadır. Yani bazıları köşk minareyi kiliselerin çan kulesine benzetiyor ama bu hakikatten çok uzaktır. Sırf benziyor diye bu hususta çok bilmişlik yapılması yanlıştır. İyi niyet kurtarmaz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.