Bahar Senmişsin Annem
Anneler Gününde; her anne mezarının başındaydı dün yavruları. Kimisi dede olmuş kimisi nine… Ama annelerinin yavrularıydı işte.
Biz de bu ANNELER GÜNÜ’NDE ORADAYDIK. Sevdiği çiçekleri götürdük. Leylak… “leylaklar açtı mı?” diye sorardı bu mevsimde. Bir de sarı sarı açan nergisleri. Leylakları mezarının ayakucundaki vazoya, nergis fidelerini toprağına. Çiçekleri çocuğuydu sanki. Her dönemde evimizi saksılarla dolu anımsarım. Balkonlarımızda ağaç olurdu, kırmızı kırmızı açan, açtığında bayram edilen sardunyalar, zakkumlar…
Nereye gitse bir fide, bir sitil, bir saksıyla eve dönülür. Bu çiçek nereden alındıysa oranın adı konulurdu. Bizim çiçeklerin adları; “müşerref hanım”, “nilüfer hanım”, “sarı kızım”, “Işılım”…idi.
Sabah onlarla konuşulur. Sulamadan önce toprakları kontrol edilir. Henüz susamamış olanlar yapılan parmak kontrolüyle tespit edilir. Onlara az su verilir, hangisinin ne kadar su istediği zaten ezbere bilinir.
Mart ayı toprak değiştirme ve saksı büyütme ayı, hıdrellez çiçeklerin dışarıya çıkarılması dönemidir.
Hangi hanım güneş sever, hangi hanım sadece ışık ister, hangisi evin neresinden hoşlanmaz hemen saptanır, ona göre yer değiştirilir. Saran cinsler ip takılmış duvarlara ve avizeye sarılır. Saran kişiye ( o ben olurum genelde) “aman ucuna dokunma küser” tembihi mutlaka yapılır. Koparmadan, küstürmeden sarabilirsek ; ”eline sağlık ablası,duasını aldın” şeklinde teşekkür edilir. Kuruyan dallar toplanır. Bu arada kurumayan dal da yanlışlıkla koparılırsa, o dal suya konulur; çillendirilir ve başka saksıya dikilerek çoğaltılır. Arkadaşa hediye edilir. Hediye edilen arkadaşa gidildiğinde çiçeğin iyi bakılıp bakılmadığı kontrol edilirdi. Ben doğaya, bitkilere, hayvanlara böyle hayran, böyle annelik eden başka bir insan görmedim.
Otobüste kucağında saksıyla, kuşla civcivle seyahat eden, gittiği yerden aldığı çiçek sitilini çantasında unutup, günler sonra hatırlayıp, ÖZÜR DİLEYEREK suya koyarak canlandıran ve mutlaka tutturan… Kedisinin doğum yapacağı zamanı bilip, yerini hazırlayan, doğan bebekleri “iyi bakacak evlere” hediye eden, tavuk, köpek, sincap…hangi çocuğu ne getirdiyse sevgiyle bakan…
Hayvanlarını yıllar sonra bile isimleriyle anımsayıp, onlarla ilgili anılarını gözleri dola dola torunlarına anlatan…
Size bir şey söyleyim mi? İster inanın ister inanmayın. Annem öldüğü gün çiçekleri de ölmeye başladı. Ne yaptıysak olmadı. Kiminin kökü topraktan çıktı geldi, kiminin yaprakları sarardı döküldü.
Işılımı ve nilüfer ablayı kurtardık gibi ama onların da tadı yok. Sanırım sabahları “nasılsınız güzellerim” diye soran o sevecen sesi aradılar…Ya da ne bileyim. Belki de onlar da ölmeyi tercih ettiler işte.
Anneciğim , zambağın açtı. Hani tomurcuğunu sayardın ve beklerdin başını ya… Birisi solarken diğeri açtı. Aradı seni. Bekledi sevgi sözcüklerini. Biz de sevindik, bir şeyler söyledik ama senin yokluğunu o bile anladı. Neşeyle ve gururla durmuyor sanki…
Torunların, çiçeklerin, anıların, hepimiz boynu bükük kaldık… Söylemiyoruz, belli etmemeye çalışıyoruz ama ,BAHAR SENMİŞSİN be annem. Bu bahar çok üşüyoruz.