Dolar 32,5897
Euro 34,8175
Altın 2.422,65
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aksaray 32°C
Az Bulutlu
Aksaray
32°C
Az Bulutlu
Çar 31°C
Per 28°C
Cum 27°C
Cts 26°C

Kandırılmak ya da Kandırılmamak. İşte Tüm Mesele Bu Değil!

20 Nisan 2021 11:19

Franz Kafka’nın “olmamasına razıyım; oluyormuş gibi olmasın yeter” diye meşhur bir sözü vardır. Aforizma örneği için kafa yorulduğundan öte yaşanmışlığın neticesidir diye düşünüyorum bu sözü. Evet, insanın başına neler geliyor şu dünyada. Dost gibi görünen ama en zor güne bile gerek kalmadan ne olduğunu gösterenlerden tutun da iyiliğinizi istediğini söyleyip kötülükten başkasını yapmayana kadar insan görünümlü yaratıklarla karşılaşmışızdır. Düşman zaten bellidir. Tavrını koyar. İlla da düşman olmasına da gerek yoktur. Muhatap olduğunuz kişi “yapacağım” ya da “Allah seni inandırsın ki aklına gelen-gelmeyen her şeyi yaptım ama olmadı” demeyen, gayet resmi bir şekilde “senin iş olmaz” veya “şöyle olursa böyle olur” diyebilir.

Pekâlâ kandırma ve kandırılma nasıl olur?

Ummadığınız bir yerden aklınıza gelmeyen bir durumla karşılaşırsanız o zaman işler karışır. Ne oluyor deseniz bile geç kalınmıştır belki de.

Yazıyı okumaya başlamadan bile yalnızca başlığına bakıp “ohooo kandırılmak mı? Bir tek kulağımızın ardı kaldı!” diyen de vardır; “kandırmayan mı var?” diye soran da…

Belki de son zamanların en meşhur savunması olan kandırılma meselesini siyasete ve meşhur siyasetçilere bağladığımı düşünen de çıkabilir. Zaten amaç da budur. Evet, amacım herkese bir şeyler düşündürebilmek; evvela kendime!

*

Kandırmanın çeşitlerini hepimiz biliyoruz. Saf diye aldığımız birçok ürünün içinde katkıların olduğunu, taze diye satılanın bayatlığını anladığımızdaki aldatılma ve kandırılma duygusundan başka bir de “dost” görünenlerden yediğimiz darbeler vardır. İşte insanı kahreden bunlardır.

Meselenin bir de profesyonelleri vardır.

Sizi her türlü kandırırlar. Bilirsiniz durumu ama karşı taraf inkâr eder sizi aldattığını/kandırdığını.

Hakkınız olanın peşine düşseniz “ısrar ediyor” hatta “tadını kaçırdı iyice” derler. “Bekleyelim en iyisi, koca adamlar söz verdiyse muhakkak tutacaktır” deseniz bu defa da “kendisi işini takip etmeyip hatırlatmazsa biz ne yapalım, unutkanlığa geldi” diyerek işin içinden yine sıyrılırlar. Kısacası adamın gönlü olursa muhatabını da kendisini de yormaz. Meşhur bir söz var bilirsiniz. Bir işi yapmak isteyen çaresini, istemeyen de bahanesini bulur. Söz vermek önemli olduğundan ağızdan çıkmadan evvel iyi hesap etmek gerekir. Söz veriliyorsa da tutulmalıdır.

Kandırılmak ya da kandırılmamak. İşte tüm mesele bu değil! Elbette başka meseleler de var. Kandıranların adilikleri ortaya çıktığında, en azından ortak tanıdıklar, -eğer varsa- dost meclisinde “neden sözünü tutmadın?” diye sorabilecek. Hiç olmazsa kandırana tepki gösterecek. “He hocam ya elbette senin bir bildiğin vardır” demeyecek. Bir kandırılandan bir de kandırandan olunmayacak. Net olunacak net!..

Kandırılmak ya da kandırılmamak. İşte tüm mesele bu değil!

Kandıran kişi ya da kişilere ki bu ister atanmış ister seçilmiş olsun haddi bildirilmediği sürece kandıranların “çok kurnaz” olduğu sanılır. Hayır elbette. Bu düpedüz sahtekarlığı övmektir.

Ne kandıran ne de kandırılan… Ne aldatan ne de aldatılan…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.