Aksaray’daki siyasilerin popüler yalanları ve Aksaray
Yalanın siyasete ne kadar içkin olduğunu Fransızlar bir kelime oyunuyla anlatırlar:
“Soru: Parlement (meclis) denince aklınıza ne gelir?
Cevap: Parle (konuş) ve ment (yalan söyle).”
Bu, siyaset hakkındaki genel geçer kanıyı gayet isabetli bir biçimde ifade eder; yalan yaşam alanlarımızın hepsinde vuku bulabilecek bir kandırma/kandırılma hali iken, siyasetle yalan arasında daha yakın bir bağ vardır.
Siyasetçilerin, önderlerin, bürokratların ve devlet erbabının sıklıkla yalana başvurduğu tarihte sayısız örnekle sabit olsa da, yalan türleri siyasal alanın yapısına göre farklılık gösterir. Doğrudan demokrasi ile yönetilen siyasalarda sözü ve edimi gizlemek daha az mümkündür, zira karar süreçlerine katılımcı sayısı ne kadar artarsa, görünürlük de o kadar artar. Bu tür siyasalarda başarılı bir şekilde yalan söylemek için epey hünerli olmak, retorik sanatını iyi icra etmek gerekir. Devletin işleyişini gözden ırak kılan yönetim biçimlerinde ise, tam tersine, en kıt akıllı yönetici bile halkı kandırmayı başarabilir. Devlet sırrı geleneğinin varlığı, kamusal alanın otoriter bir biçimde kısıtlanması, şeffaflık ve hesap verebilirliğin toplumca kanıksanmaması, siyasette can alıcı kararların kapalı kapılar ardında alınması, medyanın devletle girift ilişkiler içinde bulunması, hukukun işlevsel olmaması gibi birçok faktör yalan söylemeyi kolaylaştırır, yalanın ortaya çıkarılmasını da bir o kadar zorlaştırır.
Yalan türlerinin belli tarihsel eşiklerden sonra da farklılaştığını söylemek de mümkündür. Genel geçer siyaset algısına zemin oluşturan devlet yalanı pratiği, “geleneksel” yalan türüne girer. Buna göre yalan, gerçeği yok etmez, sadece gizler. Her tür kanıt yok edilse dahi olgusal boşluklardan, tutarsızlıklardan yola çıkarak gerçek ortaya çıkarılabilir. Oysa ideolojiler çağının başından beri “totaliter” veya “post-totaliter” adı verilebilecek bir yalan türü daha türemiştir. Tekil bir olguyu değil gerçeklik algısının kendini hedef alan bu totaliter yalan, çağımız siyasalarının yapısı da göz önünde bulundurulduğunda gerçek ile yalan arasındaki ayrımın giderek muğlaklaşmasına da yol açmıştır.
Yukarıda okuduğunuz kısım, geçen gün okuduğum bir makaleden alıntı yapılmıştır. Siyasilerin yalanlarına çok güzel örnek olduğu için sizinle paylaşmanın doğru olacağını düşündüm.
Aksaray’da gördüğümüz siyasi yalanları şimdi buraya yazmak gerekirse inanın kelimeler uzar gider. Hızlı tren mi desem? Havaalanı mı desem? Yeni iş sahaları desem? Kavgasız ve çekişmesiz bir Aksaray sözü desem?
Son yılların en popüler siyasi yalanlarından birkaçını yazdım.
Bu yalanları söyleyenler muhalefet partilerinin mensupları olsa hepimiz veryansın ederiz. Evet, bu siyasi yalanlarla Aksaray’ı uyutanlar maalesef ki iktidar partisi çatısı altında siyaset yapan yerel siyasilerimiz. Yani bizden birileri, yabancı değiller ha ona göre. Biz ne isek onlar da o, demek ki biz de yalancıyız. Biz dürüst olsak, doğru olsak içimizden de yalan söylemeyen ve yalandan korkan siyasiler çıkar.
Öyle ya süt ne ise kaymağı onun özelliklerini taşır. Koyun sütünden manda kaymağı çıkar mı?
Aksaray önce yalan söylemeyi kendin bırak, sonra siyasi unsurlardan bunu iste…
Edep sahibi olan kişi yediği tokadın sahibini aramaz, sebebini arar..
Deniz KURTOĞLU
Harika bir tespit. Tebrik ederim.
Harika ve gerçek bir tespit. Sizi kutlarım.