Diyarbakır Sempozyumu’nda Aksaray’ı Anlatacağım

DİYARBAKIR SEMPOZYUMU’NDA AKSARAY’I ANLATACAĞIM

“Tyanalı Ashâb-ı Kehf ile Ihlara’daki Mağaraları”

Biliyorsunuz 29 Aralık 2020 tarihinden beri “Aksaray ve Ashâb-ı Kehf” temalı bir köşe yazısı serisi kaleme alıyorum. Şu an için 6 bölüm yayınladığım seriye, birkaç bölüm sonra son vereceğim. Bu seride anlattıklarımı ve daha fazlasını güzel ve güçlü bir eserle de yayınlamak için çalışmalara başladım. Eserimin adını da şimdilik alt başlıkta yazılan olarak belirledim: Tyanalı Ashâb-ı Kehf ile Ihlara’daki Mağaraları.

Elbette çalışmamın sonunu “Ashâb-ı Kehf’in saklandıkları mağara kesinlikle Ihlara’dadır” gibi müneccimvari, mikromilliyetçi ve kontrolsüz bir cümle ile bitirmeyeceğim. Benim ne söylemek istediğimi seriyi takip edenler çok iyi bilir:

Erken dönemlerde (12. ve 13. yy) Anadolu’da Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak gösterilen yerlerden biri de Ihlara’dadır.

Esas söylemek istediğim bu!

Mağara için kesinlikle şuradadır demek zaten doğru değildir!

Öyle olsaydı Selçuklu’da Afşin, Osmanlı’da Tarsus öne çıkmazdı.

Şu an dünyada 30’dan fazla yerde Ashâb-ı Kehf Mağarası ziyaret yeri vardır. Her yerin de kendine göre iddiaları!

Yani “Hakiki yeri sadece Allah bilir” demekten daha doğru bir söz olduğunu zannetmiyorum!

Bize düşen görev en başta Ashâb-ı Kehf’i tanımak ve mesajlarını anlamaktır.

Sonra da onları ve mesajlarını birçok ülkede ve ülkemizde olduğu gibi, Afşin gibi, Tarsus gibi, hatta sempozyumlarına katıldığım Lice (Diyarbakır) gibi insanlara anlatmaya çalışmaktır!

Aksaray’daki Erenler Mağarası Efsanesi’ninden yola çıkarak araştırdığım bu konu, umarım şehrimizde hak ettiği ilgiyi görür.

Bu zamana kadar konu ile ilgili hiç adı duyulmamış Aksaray’ın birden ortaya çıkması, bizi olduğu gibi diğer iddia yerlerini de muhakkak şoka uğratacaktır.

Ancak Afşin, eski eserlerin yanında Efsus’un da Arabisos’tan bozma bir isim olduğunu, mağara girişinde bulunan bir kadın iskeletinin Maksimilyanus’un eşine ait olduğunu ve buna benzer bir takım dayanaksız delilleri iddiaları için kullanabiliyorsa; Tarsus da tefsir kitaplarının ve İslâm Âlimlerinin sözlerinin yanında yine Efsus’un Tarsus’un eski adı olduğunu, Roma döneminde geçtiğine inanılan bu olayın kesinlikle Tarsus’ta geçtiğini Osmanlı dönemi arşiv belgeleri ile savunabiliyorsa; pek âlâ Aksaray da eski eserlerin yanında bir takım iddialarla da meydana çıkabilir.

Seriyi baştan okuyanlar yukarıdaki paragrafta ne demek istediğimi anlayacaktır!

Şimdi gelelim Sempozyum meselesine…

Diyarbakır’da 26-28 Mayıs tarihleri arasında, Diyarbakır Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Dicle Üniversitesi ve Lice Kaymakamlığı’nın birlikte düzenlediği “Uluslararası Ashab-ı Kehf ve Lice Sempozyumu” gerçekleşecek.

Diyarbakır Valisi Münir KARALOĞLU, göreve başladıktan hemen sonra DİYARBAKIR’IN BARINDIRDIĞI DEĞERLERİN KAMUOYUNA TANITILMASI amacıyla bir çalışma başlatmıştı. Bu çalışmalardan biri de Lice’deki Ashâb-ı Kehf Mağarası’nın tanıtılmasıydı.

Bu zamana kadar Lice’de bir Ashâb-ı Kehf Mağarası olduğunu çoğumuzun bilmediğini düşünüyorum. Hatta biz Aksaraylılar olarak ekserimizin Ashâb-ı Kehf mağarası diye bildiği tek yer, Tarsus’tur. Ben, Afşin’de bir mağara olduğunu dahi üniversitede Afşinli bir arkadaşımdan öğrenmiştim.

Demem o ki bu yerler bir takım dayanaklarını kullanarak nasıl meydana çıkabiliyorlarsa, Aksaray da kendi dayanaklarını kullanarak meydana çıkabilir.

Lice’nin Duru mahallesinde (Deyrkam; Deyr-i Rakim; Rakim Kilisesi) bulunan Ashâb-ı Kehf mağarası ile ilgili çalışan araştırmacıların da bildirilerini sunacağı bu sempozyumun Bilim Kurulu’nda Lübnan, Malezya, Irak, Hindistan, Avusturya, Pakistan, İran, Hollanda ve Türkiye’nin farklı üniversitelerinden katılan 30 akademisyen danışmanlık yapmakta.

Sempozyumda Ashab-ı Kehf ile ilgili birçok konunun işleneceği 23 oturum yapılacak ve isteyen herkes sempozyumda düzenlenecek oturumları Zoom üzerinden izleyebilecek.

Ben ise bildirimi 27 Mayıs Perşembe günü, saat 19:00-20:00 arasında, 9. Oturumda sunacağım.

Bildiri başlığım ise;

Hasandağı Yöresinde Ashâb-ı Kehf Kültü ve Kültürü.

…

Aksaray’ımızın değerlerini inkâr ettiğimi söyleyen zât,

Aksaray’ımızın değerlerine değer katmaya çalıştığım bu araştırmam ile

Diyarbakır/Lice Sempozyumu’na katıldığımı duyduğunda

acaba bana söylediklerinden

birazcık olsun

hicap duyar mı?